Fatih Terim’in gayretleri, Arda Turan’ın katkılarıyla kucağımıza bırakılan nur topu gibi Milli Takım sorunumuz üzerine her yorumun “Terim yalakalığı” veya “Terim düşmanlığı” olarak tasnif edildiği şu süreçte, karnından konuşmayanların eski defterlerle birlikte dolaşmak mecburiyeti var maalesef...
Aksi halde fikrinize, durduğunuz yere bakmazlar, “doyduğunuz yer” çirkefliği ile sizi karalamaya çalışırlar ki, laf kalabalığında kaybolsunlar!..
Özellikle medyadaki kifayetsiz muhteris ve reyting arsızı adamlar...
Elbette Terim ve kadro dışı cezası ikinci bir emre kadar uzatılanlara ilişkin söyleyeceklerim var...
Ama ilk veto kararından bugüne kadar Ters Köşe’nin sadece doğru ve haklı olanı savunduğunu, öngörülerin yüzde yüz yerine oturduğunu kanıtladıktan sonra.
Darısı “Terim yalakası” veya “Terim düşmanı” çuvallarını doldurmaya çalışan üretim dışı kanaat önderlerinin (!) başına...
Arda’nın hiç mi suçu yok?
Milli Takım Fransa’da hem form düşüklüğü hem de disiplin eksikliği gösteren futbolcularını bir süreliğine buzdolabına koymuştur.
Çünkü hiçbiri pişmanlık gösterecek söylem ve eylemlerde bulunmamış, kendilerini vazgeçilmez sanmıştır.
Milli Takım gücünden kaybedecekse, Terim’e bu tercihi adeta zorla yaptıran futbolcuların hepsi en az futbol direktörü kadar suçludur.
Arda Turan da dahil...
Terim’in tarihi hatası
Kilit açıklama;“Özür dileme mercii ben değilim, onlar Türk Halkı’na yanlış yaptı” !
Sorarım size; bu ifade Milli Takım’dan uzaklaştırılan futbolcuları resmen halkın önüne atmak değil midir?
Aynı basın toplatısında Terim, Fransa’da yaşananlar ve başta Arda Turan olmak üzere vetolu futbolcular hakkında konuşmayacağını belirttikten sonra “milli takıma çağrılma kriterlerini” açıkladığında ne anladı kamuoyu?
Hiçbirinin “o vasıflara” sahip olmadığını değil mi?
“Af” değil “özür” zamanı!..
Bir kere adını koyalım... Hırvatistan beraberliğinden sonra devir, “af” devri değil “özür” devridir Milli Takım’da.
...Eleştiriye erken başlayan, ne olur ne olmaz diye pusuya yatan, ara bulmaya çalışan tüm kalem ve mikrofon sahipleri, şimdi sadece Milli Takım’ın bekasını düşünen iyi çocuklar olarak “Hırvatistan beraberliği güzel ama bu takım Dünya Kupası’na gidemez veya Dünya Kupası’nda iş yapamaz” gerekçesi ile Terim’e “af” baskısı yapacaklarına, kadro dışı kalanlara “özür baskısı” yapmalıdır.
Arda, Gökhan, Caner
Peki Arda niye susuyor?
“Her zaman göreve hazırım”dan, “yaptık bir hata, mümkünse affola”ya kadar bir cümle etmek zor mu geliyor?
“Terim varsa ben yokum” dese de razıyız!..
“Terim benim babam gibidir” dese de!
Susmak, çözümü zamana ve kamuoyu baskısına bırakmak Arda’nın yetenekleri ile performansı göz önüne alındığında kendisine “zorla” Milli Takım kapısını tekrar açabilir belki... Lakin bu arada yıpratılan hoca, takım, gençler, hiçe sayılan emekler ne olacak?
Terim ile Arda ancak düğünde, cenazede, nikahta
...bundan sonra Arda Turan ile Fatih Terim asla Ay-Yıldız’ın altında birlikte olamazlar...
Köprüler yıkıldı, gemiler yakıldı.
Fatih Terim ile Arda Turan düğün, cenaze, nikah dışında yan yana olamaz artık.
Benim bildiğim Terim, Arda Turan’ı Milli Takım’a davet etmek zorunda kalacağına Milli eşofmanı çıkarmayı, Arda Turan ise Ay-Yıldız’ı giymek için Terim’in görevi bırakmasını tercih edecektir bu saatten sonra.
Peki şimdi ne olacak bu Milli Takım’ın hali!
Lafa Arda, Burak, Selçuk diye başlayan herkesin önce Milli Takım’daki çocuklara ayıp ettiğinin farkına varması lazım.
Onlar sıraya kaynak yapmadılar, kimsenin hakkını gasp etmediler, çağrıya uydular ellerinden geleni sahaya koyuyorlar.
Fransa’yı unutup, şu andaki millilere ayıp etmeyi göze alarak “ama kadro dışı kalanlarla daha başarılı olurduk” diyenler ise sabırlı olacaklar...
Çünkü Terim varsa vetolular olmayacak, Milli Takım başarılı olduğu sürece de Terim olacak.
Anlaşmanın kuralı bu!.. Her hocaya önce inanılır, sonra “seç, oynat, başar” denir, o da inandığını yapar, kazanırsa alkışlanır, olmazsa şapkasını alır gider.
Herkes konuşur, son sözü o söyler ki, varlık sebebi budur.
Elbette hepimizin Milli Takım için fikir sahibi olma hakkımız var. Lakin kadro dışı kalanlar için “geri al” baskısı, bu saatten sonra “istifa et” ile eş anlamlıdır.
Peki, ışık veren bir milli takımı en tepeden bozmaya uğraşmak, Milli Takım’ı sevmek/sahiplenmekle ne kadar bağdaşır?
Ne zaman ki, Milli Takım baş aşağı döner; Terim gider, gelen hoca başta Arda her istediğini alır takıma merak etmeyin.