Fatih Terim’in konuşma metni içinden kelime-cümle-paragraf cımbızlayıp üzerine ahkam kesmek yerine, “mealini” yazayım önce:
“(İster prim, ister polim, ister isyan; her ne halt olmuşsa) Fransa’da fena halde kalbimi kırdı bu çocuklar benim.
Dedim ki, “şunların aklını başına getireyim”!..
Açık söyleyeyim, “biz ettik sen etme telefonları yağacak” ve otoritem resetlenecek sandım...
Ne gezer!.. Elimde büyüyen veletler, kenarda Milli Takım’ın çökmesini bekleyip beni açmaza ittiler.
Alın o zaman dedim... Yaptıklarını değil ama dönme şartlarını sıraladım millete ki, suçlarının boyutları ortaya çıksın...
Yine tık yok...
Ya, olacak gibi değil... Hiç böyle bir şey yaşamadım... Bir yanda Milli Takım, öte tarafta baskılar ve Nuh deyip peygamber demeyen adamlar.
Gitsem yenilmiş olurum. Kalsam Demokles’in kılıcı gibi tepemdeler. Hem kendilerini hem bizi yakacaklar.
Geri adım attım mecburen... Yuttuk sözlerimizi. Ne yapalım, dağ gibi bir sorumluluk var.
Hala burunlarından kıl aldırmıyorlar. Ben de içime sinmediği söylerim, yıldıza dayalı sistemi eleştiririm, millet niye geri adım attığımı bilsin.”
İtiraflarından anlaşılacağı gibi yaşananlar A’dan Z’ye Fatih Terim’in kariyerindeki en kötü olay...
Lakin, Milli Takım’ın “bekası” için o müthiş egosunu “ayaklar altına atması” da takdir edilmesi gereken bir karar. Tabi, sadece o niyetle yapılmışsa!
Fedakarlık özelinden yürürsek, başta Arda burnundan kıl aldırmayan o yıldızlarınki ne oluyor peki?
Hiçbir maraza tek taraflı çıkmaz... Çıkmış, krize dönmüş. Milli Takım’a lazımsın. Önündeki engel Fatih Terim ise ve bir telefonla halledilecek meseleyse niye sen aramadın?
“İsterse Milli Takım batsın, direnirim, beni çağırmak zorunda bırakırım adamı” demiş olmuyor musun aylardır?
Demek Terim’den daha uzaksın Milli Takım’a...
Terim’i anladık, itiraf sırası Arda’da...