Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Muasır medeniyet modeli bir ülkede, nüfusun üçte birinin gönlündeki kulübün teknik direktörü çıkıp “tehlikedeyiz; deplasmana tam siper gidiyoruz” dese, neler olur acaba?
Ya söyleyen teknik direktörü “paranoya” şüphesiyle hastaneye sevk ederler, ya da açıklama “ulusal sorun” muamelesi görür...
Devlet çarkı derhal harekete geçer, siyasetinden emniyetine, kulüplerinden federasyonuna acil çözümler ve radikal kararlar üretirler değil mi?
İkisi de olmuyor bizde... Olamaz da zaten!

Çünkü İsmail Kartal’ın zihin sağlığından kimsenin şüphesi yok... Paranoyak olmadığını herkes biliyor. Otobüsü kurşun yemiş, takımı her gittiği yerde taşlanıyor. O ve futbolcuları yerden göğe kadar haklı deplasmanlarda hedef küçültmekte.
Siyaset, bürokrasi ve sektörel ölçekte aile boyu harekete geçmeye gelince...
Kurşun sıkıldığında ne olmuş ki, muhtemel tehlikeler için adım atılsın?
Şiddet tırmana tırmana viyadükte şoförü indirip toplu katliam girişimine kadar gelmiş, zanlı yakalanmamış, devlet nasihatle yetinmiş, kulüplerin başkanları bile bir araya gelememiş.
Süper Lige bir hafta hava değişimi o kadar!
Yani ortaya karışık boşuna söyleniyor Fenerbahçe Teknik Direktörü.
Önce adres yanlış. Vatandaş ne yapsın bu işe?
Hoca, Hoca!.. Bayramlar bile “tehlikeli” bu coğrafyada.

Haberin Devamı

Hem çözüm istiyorsa; Kartal gitsin yönetim kuruluyla konuşsun, onlardan girişimde bulunmasını istesin... Görev ve sorumluluk hiyerarşisini bozmayalım!
Kimse kimseyi kandırmasın... Toplumsal çılgınlıklar, devletten vergi affı almak, beleş stada konmak, arazilerin üzerine yatmak gibi tereyağından kıl çekercesine halledilecek meseleler değildir.
Önce aktörlerin rollerini doğru ve yürekten oynamaları gerekir.
Çoktan yapılması gerekirdi ama... Onur, gurur, tavır, hırs, angajman, taraftar korkusu gibi prangalardan kurtulup “üçlü” bir plan yapmak lazım daha beterine toslamamamız için.

Birincisi emniyet tedbirleri... Öyle dostlar alışverişte görsün türünden değil. Yakala ve cezalandır tekniği ile... Siyasetçiye yumurta atan öğrenciyi yıllarca hapisle yargılayan bu ülkede, taş atan adamın suçu sportif midir yani?
“Yakalanmasa da olur” ile “yakalansa ne olur” arasında sarkaçlanan yaptırım caydırıcı mıdır?
İkincisi, kulüp başkanlarının yöneticilerinin bir araya gelmesi... Öyle bir karış suratla kerhen değil, bu vatana en büyük (belki ilk) hizmet fırsatını idrak ederek, tüm geçmişi unutarak, gönülden kucaklaşmalar...
Yapamıyor musun?.. Bırak yapacak olan gelsin, yapsın.
Aynı gün hiçbir argümanı kalmaz küfür edenin, taş atanın, silah sıkanın; inanın.

Haberin Devamı

Üçüncüsü ise bize hiç yakışmayan (!) “yarın” çalışmaları...
Bakınız, çocuklara polis ile ilgili senaryo yazdırıp kısa filmler çekmişler mesela... Şimdi yüz binlerce çocuğa seyrettiriyorlar.
Sokağa mı attı paralarını Emniyet?..
Bence, biber gazı ithalatı değil; budur en iyi yatırım!
TMOK “olimpik anneler” kampanyasıyla sporu aile sevimliliğine sokup çok önemli bir sosyal sorumluluk projesi yürütüyor.
Ya futbol?..

Bir zamanların federasyonu, “Futbol Sadece Bir Oyundur” diye tiyatro oyunu hazırlamıştı çocuklar için. Yüz bin çocuğa ulaşmaya az kalmışken gündelik dertler arasında kaybolup gitti.
Madem ki, “zaman geçtikçe daha beter oluyor futbol rekabeti”...
Hani önlemi?
“Nerede devlet”le bitmiyor iş; bol keseden popülariten varsa sen de kullanacaksın.
İsmail Kartal haklı serzenişlerini yanlış adrese tekrarlayıp çözümsüzlüğü köpürteceğine, alsın bir iki yıldızını okul okul dolaşsın. Çocuk Esirgeme Kurumuna gitsin. Rakip takımın minik futbolcularını davet etsin. Nüfus kütüğünde Trabzon yazan çocuklara Dereağzı’nda Fenerbahçe şenliği neleri değiştirir acaba?
Bazı olumsuzlukların ilacı, olumlu görüntüler, şirin eylemlerdir. Suratı nefret ve hüzün maskeli vatandaşların “güleçleri” binlerce kez katladığı bu coğrafyada futbolun farklı olması beklenemez ama taze filizlere temiz su vermek herkesin birinci görevidir.
En çok da bu ülkenin kaymağını yiyen futbolun.
Hiçbiri yapılmazken bize niye yakınıyor İsmail Kartal?