Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Abdurrahman Yağan, defalarca milli forma giydiği boksörlük günlerini acı tatlı anılarıyla bir kez daha gözünde canlandırınca kesin kararını verdi ve yedi yaşındaki sevimli oğlunun elinden tutup Kayseri’deki havuzun yolunu tuttu…
Oğlunun genlerini değerlendirmesini, kendisi gibi sporcu olmasını istiyordu. Ama bir tek yumruk bile yediğini görse baba kalbi asla dayanamazdı.
Karar vermişti; onu yüzücü yapacaktı.
Küçük Bora disiplinliydi, dikkatliydi, hırslıydı. Sporcunun olmazsa olmazlarının tümüne sahipti. Lakin, yüzmeye ısınamıyordu. Hem, Kayseri’den uluslararası yüzücü çıkma ihtimali neydi?.. Babası gibi olamayacaktı; belliydi…
Küçük yüzücü hedefsizliğin büyük tuzağında, adet yerini bulsun diye spor yapıyordu sanki.
Üç yıl böyle geçti. Ve Bora’nın havuzla yıldızı barışmadı.
Ta ki, 12 yaşında Corrado Rosso hocası oluncaya kadar.
14 haziran 2013 tarihinde Turkcell Yüksek Performans Merkezi Kayseri’de başlamıştı. Bir gün sonra İtalyan Milli Takımını 30 sene boyunca çalıştırmış ünlü antrenör Corrado Rosso başa geçmişti.
Hayal bile edilemeyenin gerçekleşmesiydi resmen.
Artık dünya temposu başlamıştı diğer merkezlerle birlikte Kayseri havuzunda.
Çocuklar günde 1,5 kilometre yerine her gün çift antrenmanla 4’er kilometre yüzüyorlardı. Kulaçlar uluslararası sporcu kimliğindeydi.
Ve o altın anahtarı bulmuşlardı havuzun dibinde:
“Başarabilirim” özgüveni.
Başta Bora, başardılar.
Altı ay sonra Bora Yağan 1500 metrede Türkiye kısa kulvar şampiyonu olmuştu.
HHH
Neden anlattım bu gerçek hayat hikayesini?
Birincisi, hiç de alışık olmadığımız şekilde futbolun rekabeti “savaşsız/sinkafsız”sportmence sürerken, geleneksel dedikodular ve spekülasyonlardan sizleri ve köşemi biraz olsun uzaklaştırmak için.
Ararsanız çok bulursunuz bu öykülerden. Ama 90 dakikayı 90 saat konuşursanız, 89 saati istemeden spekülasyon olur.
İkincisi ve daha önemlisi… “Tohum” ismi daha çok yakışan, aslı TOHM olan Türkiye Olimpik Hazırlık Merkezleri’ni akıl edenleri, emeği geçenleri, kaynak ayıranları ve o merkezlerde ter döküp sportif geleceğimizi yeniden inşa etmeye çalışan evlatlarımızı kutsamak için.
Hepsine helal olsun.
Bugün 20 ilde, 17 olimpik branşta yeni bir spor nesli yaratıyor Tohum… Aksaray’da paralimpik branşların milli takım kamplarını yapıyor.
Torpil yok… Zaten sporda ve sanatta olamaz. Merkezlere sporcu seçimlerini, Değerlendirme Komisyonları tarafından belirlenen kriterler doğrultusunda büyük bir titizlikle sürdürüyor.
Yetenekli çocukların okullarını merkez illere naklediyorlar önce. Sonra eğitim giderleri üstleniliyor. Yabancı dil eğitimi veriliyor THOM merkezlerinde… Her sporcuya harçlık ölçeğinde maaş da bağlanıyor. Malzeme falan gani. Sağlık taraması rutin. Sadece usta hocalar değil spor psikologları, beslenme uzmanları, kondisyonerler, masörler hazır ve nazır.
İyi tohum, iyi ürün garantisi…
Vakti zamanında Bitlis’te tahtayı iple bağlayıp kayan kayakçı, Siirt’te spor ayakkabısı dolaba kilitli kroscu, Şırnak’ta çıplak ayakla basketbol oynayan basketçi, Bingöl’de inşaat işçisi milli boksör, Hakkari’de bir tas tarhana çorbasıyla koşan atlet, Nusaybin’de, Cizre’de, Muş’ta, Tunceli’de, Van’da spora hasret, Mardin’de elinde basketbol topuyla tekerlekli sandalyesinde hayal kuran çocukları görmüş, yazmış bir gazeteci olarak sadece alkışlarım.
Bora’nın babası Abdurrahman beyin hayalini aşan bu hizmetin, bir gün her spor yapacak çocuğumuza ulaşması ve o çocuklar ile nesillerinin futbol tribünlerini en az sahadaki kadar sportif yapması, ekran ve kalem şaklabanlarının farklı iş kollarına yönelmesi dileği ile.