Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Nasıl ki, skor kötü de olsa sahada güzel bir şey varsa altını çiziyoruz, her şey yerli yerindeyken de bazı soruları sormak sorumluluğumuz… Fenerbahçe’nin Antwerp zaferi gerçekten de geçmişe dönük soru işaretleriyle geldi. Fenerbahçe’nin Belçika’da oynadığı futbol ve aldığı farklı galibiyet iki tarafı keskin bir bıçak gibi.
Bir yanıyla, açtıkları beyaz sayfa nedeniyle Pereira da dahil kutlamak alkışlamak gerekir takımı… Hele ilk yarıya saygılar.
Sahadaki herkes muhteşemdi.
Hoca, “Altay-Gustavo-Valencia” ile bir kaleden diğerine uzanan seren direği kırılmış, Mesut gibi ana yelkeni yıpranmış Fenerbahçe gemisini yüzdürmekle kalmadı, Antwerp limanındaki hayati yarışı kazandı. Hem de göreve geldiğinden beri hayalini kurup kimseyi bir türlü inandıramadığı bir futbol ortaya koyarak.
Önde ilk defa yan yana oynayan Meyer- Berisha - İrfan Can üçlüsünden üst düzey verim almak, orta sahada kaptanlık bandı verdiği Mert Hakan’ın harikalar yaratmasını sağlamak, kanat değiştirdiği Ferdi ve Osayi’yi adeta yeniden formatlamak, Slazai yerine koyduğu Novak’tan müthiş bir sol stoper yaratmak az buz şey değil Pereira adına.
Yeni bir ahenk yarattı takımda Pereira. Farklı bir uyum buldu. Bu kısmına “bravo”!
Bıçağın diğer keskin tarafı ise Belçika’daki futbolun ve skorun bugüne kadar Pereira ve Fenerbahçe için yapılan ağır, hatta acımasız eleştirileri tümüyle haklı çıkarması!
Haklıydılar… Çünkü eleştirenler, Fenerbahçe gücünün farkındaydılar. Futbolcuları yan yana koyuyor, üst üste topluyor sahadaki oyunla hiç benzemeyen sonuçlar buluyor ve dönüp hatayı Hoca’da, sistemde arıyorlardı mecburen.
Antwerp maçındaki hızlı, tempolu, yardımlaşmalı, bol ve sonlanan pozisyonlu futbolu oynayabileceğini hesaplıyordu Pereira’yı “gitsin”, futbolculara “ayıp ettin” diyenler.
Onlara göre, Fenerbahçe Belçika’da fazladan bir şey koymadı sahaya. Sadece sahip olduklarını kullandı o kadar. Bugüne kadar niye kullanılmadığı soru işareti olarak duruyor ortada.
Bitmedi… Antwerp karşısındaki takım Pereira’nın fikri mi yoksa kader mi yan yana dizdi onları; net olarak belli olmadı. Orta direk ortadan kalkmış bir süre için. Mesut ya sakat ya dargın. Yani… Gol atan ve güzel oynayan Meyer ile son derece istekli, sürekli gezip rakip stoperleri sersem eden Berisha’yı yan yana getirmeyi, muhteşem paslaşmaların asistlerin adamı İrfan Can’ı onlara eklemeyi sakatlıklar olmasa da akıl edecek miydi Pereira?
Bilmek mümkün değil.
Son yarım saatte İrfan Can ile Mert Hakan’ı alıp Rossi ve Zajc’ı koyması, Ferdi ile Nazım’ı, Tisserand ile Szalai’yi sonra da Sosa yerine Pelkas’ı sokması Pazar günkü maç için dinlendirmek veya ikinci yarıda maçı rölantiye alan takımın direncini arttırmak amaçlı mıydı, yoksa “kimse bu takımın on birini ezberlemesin” şaşırtması mıydı orasını Hoca bilir.
Evet kendisi bilir! Özellikle Antwerp maçın ilk yarısında Fenerbahçe çıtasının yeri belli olmuştur, bir daha inerse sorumlusu bulunur.