Her şeyden önce sporun haberinde, yorumunda en amansız rakiplerimizin başında gelirdi Habertürk... Dokuz yıl boyunca bir gün bile tehditkar yarışmacı konumunu kaybetmedi.
Doğaldı... Kurulurken belkemiği Milliyet Spor servisinden gitmişti.
Yani Namık Sevik ekolünden...
Onunla çalışmaya yaşı yetmeyenler, ondan “el alanların” atmosferini soluyup onun mirasından paylarına düşen meslek ilkelerine, sevgi ve empati melekelerine sahip olmuşlardı.
Ortalama zekalıların bile üstesinden gelebileceği haberciliğin bam teli, işte bu sevginin, empatinin ve ilkelerin “duruş” haline gelmesiydi ki, hepsine parlak bir zihinle birlikte cömertçe bahşedilmişti.
Aralarında emeğim olanlar da vardı, kader arkadaşım olanlar da, haber peşinden dipsiz kuyulara birlikte indiklerim de. Bir zamanlar ailemden çok gördüğüm bu insanlarla kırgınlık bile yaşamamıştım.
Sağlam, gözü pek, dürüst gazetecilerdi.
Hatta kadim dostum Halil Özer bana da ısrar etmişti yeni ve büyük umutlarla kurulan Habertürk’te yazmam için. Ve meslek hayatımda Milliyet’ten ayrılma gücünü ilk kez toparlayıp bir iş teklifini reddetmemiş, ciddi görüşmeler yapmıştım.
Ama henüz çocukken annemin elini tutup Namık dayımı ziyaret için gittiğim, kişiliğimin stüdyosu Milliyet’ten kopamadım.
Yine de bir parçam onlarla beraberdi.
Ve çok mutluydu o parçam. Çünkü başarmışlardı. Orada da bir Milliyet Spor Servisi yaratmışlardı.
Gitmesek de... Görmesek de... O köy bizim sayılırdı.
Dün son baskıyı yaptılar!
Bizim mesleğin ürünü haber, sağlam bir yemekten daha çabuk sindirilip geride kaldığı için anlatmışlar neler yaptıklarını... Ne kadar iyi yaptıklarını.
Evet... İlginç bir şekilde başardıkları halde dükkanı kapadılar.
Hani masada kaybetmek denir ya...
İşte öyle bir şey.
Ne yapacağız şimdi?.. Dokuz yıldır bize kök söktüren en amansız rakibimiz “artık yok” diye sevinelim mi?
Keşke o kadar aptal, o kadar bencil olabilsek.
Yürek yangınlarındayız.
Altı pasta değil, yastayız anlayacağınız. Muhtemel goller yine bizim, basın emekçilerinin kalesine...
Habertürk’teki dostlarımızın, kardeşlerimizin çatırdayan kariyerlerine mi, tehlikeye giren ekmek paralarına mı yanalım?.. Galatasaraysız kalmış bir Fenerbahçeli, Fenerbahçesiz Beşiktaşlı gibi şaşkın, hüzünlü ve tatsız kendi durumumuza mı?
Kusura bakmayın!
Yok bugün transfer yorumu, hoca, yönetim, futbolcu eleştirisi falan.
Dünya Kupası’nın son sekizi beklesin.
Rakibimizi kaybettik, kapalıyız!