Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sahada veya masada gerçekten hakkı yenenler ile algı mühendisleri, kifayetsiz muhterisler ve fantastik olmaya uğraşanlar iç içe/karman çorman oldu ya iletişim bombardımanında...
Sistem, neredeyse “örgütlü suç çetesi” kategorisine terfi etti epeydir.
Sistem böyleyse, ya “mücadele etsin” ya da “bize yontulsun” niyetiyle kendisine zimmetlenen koltuğa oturmuş her kulüp başkanının, gün gelip kafa-kol çekerek taraftarın önüne attığı şu “futbol sistemi” nedir, nasıl bir şeydir, bilen, gören, tanıyan var mı acaba?
Sistem ona, o sisteme uyumlu giderken şüphe ve teorilerini arka cepte itinayla saklayan... Sahada, kulübede, tabelada rüzgar terse döndüğünde “her işe yarayan İsviçre çakısı” gibi çıkarıp açan, gelmiş geçmiş tüm kulüp başkanları da dahil buna.
Bizim bildiğimiz Futbol Federasyonu, futboldaki sistemin tepe noktasıdır. Futbol Federasyonu’na gidip sistemi sisteme şikayet ediyorsan, sistemin derininde bir başka sistem olduğuna ve sana kötülük planları yaptığına inanıyorsundur ki, yakındığın olayın sorumlusu “bireysel hata veya basiret bağlanması” değilse “çete” falan olmalı; sistem değil.
Sistem-sistem dedikleri birkaç hakem, birkaç gözlemci mi yoksa?
Futbolu yöneten kurullarda yer alıp futbolu ciddiyetini kavrayamayan, tuttuğu takıma çıkar yaratmaya uğraşan, kartvizitlerindeki unvanları hak etmemiş birkaç adam mı?
O kolay... Her kulüp yapsın listesini atalım futboldan o isimleri. Geriye kalanlar ve gidenlerin daha acemileri döndürür futbolun çarklarını; kimse de şikayet etmek için ağzını açamaz, öyle öznesi anonim “ortaya karışık” komplo teorileri yaratamaz.
Peki... İllumünati gibi güçlü, zalim, çıkarcı insanların, kitleleri yönetmek hatta köleleştirmek şehvetiyle kurduğu gizemli bir örgüt olabilir mi bu sistem?
Valla tarif öyle!
Yandı gülüm keten helva o zaman! Hükümetler baş edemiyor o tip organizasyonlarla. Ya bu deveyi gütmek ya da bu diyardan gitmek düşüyor sevgili kulüplerimize!
Aslında... Onca girift ve özenli örgütlenmenin “bir takımı bir maçta kayırmak diğerini zarar uğratmak” uğruna, sinsi tezgahını ifşa edecek eylemlere girişmesi, toplumu uyandırarak kendi bacağına kurşun sıkması anlamında; yani eşyanın tabiatına aykırıdır.
Zaten kimse merak etmesin... O kadar saçmalayan bir organizasyon çok dayanmaz çöker kısa zamanda... Çökmüyorsa, ya öyle bir örgüt yok ya da kayırma işi onun altındaki birimlerin marifeti ki, o da bir tür “çete” veya “bireysel inisiyatif alma” oluyor; sistem değil.
Çaresi birinci şıkta.
Kızıyoruz, öfkeleniyoruz, hissediyoruz ama arasak da bulamıyoruz şu mendebur sistemi bir türlü...
Sakın, trafik canavarı misali insanların kendi hatalarını yükleyerek günahtan, vebalden ve sorumluluktan kurtulmaya çalıştıkları sanal bir varlık olmasın?
Sollanmayacak düz çizgide gazı kökleyip öne geçmeye çalışırsan trafik canavarına, sahada kurala uymayıp dışarı atılırsan, ceza sahasında çelme takıp penaltı alırsan, sistem canavarına yem oluyorsun sonuçta!
Beceremediklerin de sisteme yazılıyor trafik canavarı gibi.
Canavar senin içinde, senin yaptıklarında aslında.
İltimas beklentisini, rekabet sanmanda.
Yanlışa kılıf aramanda...
“Bizim aleyhimize sekiz penaltı verildi, rakibimize sıfır” mantığını ile zaten kafası bulandırılmış fanatik kalabalıkları “adamlar penaltı yapmamış işte” diye akıl çizgisine çekmekten daha kolay değil mi her melanetin “sistemin eseri” olduğuna ikna etmek?
Veya “kendi sahamızda bizim hocamıza kırmızı kart göstermek, kulübümüzü ezmeye çalışmak, sistemin ne kadar çirkin işlediğinin ispatıdır” şeklinde bir akıl yürütmeyle, insanları özeleştiriden uzaklaştırıp mobilize etmek daha pratik değil mi?
Maç oynanırken hocanın ayağını da sahaya sistem canavarı mı itti kardeşim? Girmemesi gereken soyunma odasına sistem canavarı mı davet etti?
Hoca ne ayağını sokacak sahaya ne dilini uzatacak hakeme. Ne de alkışlayacak. Ona özel değil, yazılı bunlar. Yaparsa alacak cezasını. Ceza haddinden fazlaysa koyarsın ortaya “içtihatları” indirirler. O cezayı kesen kurula da dikkat kesilirler.
Kural işlemezse sistem çalışır mı?
Sistem basit ve adil aslında... Sorun onu çalıştırması gerekenlerin küçük bir yüzdesinde, kuralları ihlal edenlerde. Bir de sinekten yağ çıkarmaya uğraşanlarda ki, maalesef onun yüzdesi makul ve mantıklı olanları aştı artık.
Trafiği bir “canavarın” perişan ettiğine inanan kadar büyük bir kalabalık, sistemin örgütlü kayırmacılık yaptığından eminse, futbolumuzun kendi kendini tüketme sürecini durdurmak çok ama çok zordur.