Sneijder “sonuçlar kötü olunca ilk önce hoca gider” dedi; devamını getirmedi!
Ya sonra?
Yönetim mi acaba? Futbolcular mı?.. Aşçı mı?
Peki Galatasaray’daki gibi sadece sonuçlar değil sebepler, hatta niyetler bile kötüyse?..
Futbolcular şampiyonluğu paylaşamadıkları hocalarını göndermişlerse. En azından gönderilme ortamı yaratmışlarsa... Yönetim, eski yönetimin mirası şampiyonluğu kabullenmiş, kazandıran hocayı içine sindirememiş, radikal bir kararla hocanın sözleşmesini feshetmiş ve olayı bir mantık çerçevesine yerleştirebilmek için futbolcularına sabık hocaya ilişkin dedikoduyu serbest bırakmışsa.
Gol atan futbolcu, üç günlük hocayı kucaklamaya koşarak geçmişi inkarı ilan ediyor, maçın sonu berbat gelince herkes suçu geçmişe atmaya çalışıyorsa?
Taraftar durumun farkındaysa... İsyanın eşiğindeyse?
Yeni hoca nasıl bir kumpasa geldiğinin ayırdına varıyorsa yavaş yavaş... Söyle bilelim!.. Kim var sırada Sneijder?
Açıkça yazayım...
Bir futbol takımı sahada beceremediği savunma ve hücum organizasyonlarını saha dışına, eski hocaya, medyaya uygulamaya çalışıyorsa... Yöneticinin cesaret edemediğini, futbolcu söyleyebiliyorsa... O futbolcuların, yeni teknik direktörlerini yüceltmesi bile ayıp sayılacak durumdaysa... Adı Galatasaray da olsa, takımın yaşadığı problem “baş edilemez” kategorisindedir.
Aynen Sneijder’in dediği gibi, önce teknik direktör gitmiş ama sorun bitmediği gibi artmış, eski nahif hocadan bir “demokles’in kılıcı” yaratılmışsa, başka adamların da gitmesi gerekmektedir!
Normalde sükunetle kapanmaz bu iş. Yaparsa Mustafa Denizli yapar... Ama çok zor ve bedeli ağır görünüyor. Şu hale bakınız ki, koskoca Mustafa Denizli “aman lig arasına kadar idare edelim”e razı görünüyor.
“Ligden kopmayalım, arada hallederiz”!..
Nasıl?
Şu andaki yöneticiden futbolcuya kadar “malzeme” ligin ikinci yarısı başladığında da aynı olacak.
Ve Hamzaoğlu gidip düzelmediğine, Denizli sorun yaratacak kadar süre geçirmediğine göre mesele onlardan kaynaklanıyor.
Takımı restore etmeye para yok ki, hiç olmazsa sahada farklı bir model hazırlasın ikinci yarıya Denizli.
Hadi üstün yeteneklerini kullandı, futbolcuları rayına oturttu diyelim... Gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikleyen yöneticiler ne olacak?
Hayal bu ya... “Her şey süt liman oldu ikinci yarı başlayana kadar”!..
O zaman sormayacaklar mı Galatasaray üyeleri “sizin bozduğunuz düzeni geri getirmek için bunca masraf ve sıkıntıya değdi mi” diye Galatasaray yönetimine?
Yüzleşme olmadan hesaplaşma bitmez. Tribünlerden Genel Kurul’a taşacak tatsız günler bekliyor Galatasaray’ı.
NOT: Sevgili dostum ve ekranın en iyi yorumcularından Mehmet Demirkol, belki futboluna saygısı yüzünden toz kondurmak istemediği Sneijder’in eski hocasından şikayet etmediğini savunuyor.
“Yeterli idman yapmıyoruz” cümlesinde hedefin Hamzaoğlu olmadığını söylüyor.
Hem dostum hem de ekranların en iyi yorumcularından olduğu ve “öyle anlayanlar varsa bitmişiz biz” tespitindeki “bitikler” kategorisine girdiğim için sormam gerekiyor:
Sneijder “yeterince beslenemiyoruz” deseydi, Florya’daki aşçı ve diyetisyenler değişmez miydi?
Veya “evde huzuru olmadığını” söyleseydi; eşinden şikayet ettiği sonucunu çıkarmaz mıydık?
Aynı şeyleri aşçı kovulup, eşinden boşandıktan sonra söylemiş olsa aşçıya/hanımefendiye kimin yol verdiğini anlamaz mıydık?
Yeterince yapılamayan idmanın sorumlusu kimdir?
‘Nereye kadar’ taraftar!..
Taraftar dediğin ne robot ne yanında çalışan bordrolu adam.
Tamam... O rahat etsin diye stat dikersin, hoşnut olsun diye transfer yaparsın, kazanmaya çabalarsın ki onu mutlu kılasın.
Ama bedelini yine o öder.
Yani patron taraftardır.
Ve patronun işini iyi yapamayan elemanlara bozuk çalmak, hatta işine son vermek hakkı vardır.
Anahtar kelime “işini iyi yapamayanlar”!..
Ne zaman anlaşılır işin kalitesi, kalibresi, niteliği? İşi yapanın eksik-ziyade emeği?..
Bittiği zaman.
Bitmemiş işin iyi veya kötü olduğuna patron bile karar veremez değerli Beşiktaş taraftarı... Daha ilk yarıda kendi adamını ıslıklamak nereden çıktı?
Diyelim ki Tolga çok kötü gol yedi. Forvetler çok fena kaçırdı. Gomez durdu. Quaresma fren oldu... Senin amacın ne?.. Üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi? Islıklayınca daha iyi oynayıp kazanacaklarını düşünüyorsan, hayatında ne patron olmuşsun ne eleman ne müşteri!
Evet... Beşiktaş taraftarı bu alemin belki de en iyisi... Lakin yaptığı muhteşem işleri öve öve bitiremediğimiz gibi saçma, anlamsız ve amaca aykırı olanların da altını çizmeliyiz.
Zararlı olanları ortaya koymalıyız.
Ne patron her zaman haklıdır, ne müşteri!
Yeni stat iyi de... Parayla, zamanla, emekle kendilerine yeni ve modern “hırpalanma mekanı” hazırladıkları hissi yaratmayın Beşiktaş kulübünde.
Örnek yönetici
Kasımpaşa Kulübü Başkan Vekili Hasan Hilmi Öksüz’ün Galatasaray maçı ardından stattan ayrılmadan, sıcağı sıcağına mikrofonlara yaptığı açıklamayı çerçeveletip yönetim kurulu odasına asmalı her kulüp!..
Takımı çok güzel oynamış. Galibiyeti kaçırmışlar. Bir tane nizami golünü 6 tane hakem görmemiş.
Ayıptır söylemesi medya tahrik ediyor bir yandan.
“Hakem golünüzü de vermedi”...
Asla yapıcılığını kaybetmiyor Hasan Hilmi Öksüz.
“Biz hata olarak değerlendiriyoruz... Futbolda hatalar vardır”.
Allah Allah... Bağırmayacak mı, birilerini suçlamayacak mı?.. Büyük kulüp, küçük kulüp nifaklarına, komplo teorilerine girmeyecek mi?
Yağdır şimşekleri sayın Öksüz, hiç olmazsa sonraki maça haybeden bir penaltı falan ayarlarsın!
Mantık bu...
Zerre kadar bozmuyor kendini de futbolu da başkan vekili... “Hatadır”!.. O kadar.
Bunun adı centilmenliktir, kibarlıktır. Hakemlere de böyle arka çıkılır, futbola da... Futboldan Kasımpaşa’nın hissesine düşen pay böyle korunur.
Tahrikten, fırsatçılıktan, sansasyondan özenle kaçınan Öksüz’ü tebrik ederken her yöneticiye Hasan Hilmi Öksüz olgunluğu dilerim.