Baştan sona beklenmedik davranışlar içeren, sebep-sonuç ilişkileri, futbolun avantajları tersine işleyen, sıra dışı bir maçtı Konyaspor- Fenerbahçe karşılaşması. Fenerbahçe’de ne dinamizm ne de hız vardı ama… Konyaspor da şapkadan tavşan değil gemi çıkardı.
Üç bölümde bakmak lazım bu Fenerbahçe yenilgisine…
Maça şimşek gibi başlayan ve Fenerbahçe’yi adeta kilitleyen Konya’nın her iki çizgiyi de kullanarak, kanat değiştirip Fenerbahçe savunmasının konsantrasyonunu bozarak, rakip çıkmaya çalışırsa tatlı sert faullerle durdurarak oyunun hakimiyetini aldığı ilk yirmi dakikada Fenerbahçe’nin ezberi kayboldu. Hatalı pas ve top kayıpları gırla gitti. Jesus geldiğinden beri belki de ilk defa hızlı ve dikine oynamayı bir kenara bıraktı, sadece uzun toplarla Valencia’yı buluşturmaya çalıştı Fenerbahçe.
22. dakikada Valencia’nın kırmızı kartla oyun dışı kalması maçtaki bir başka tuhaflıktı. Topsuz alanda Konya stoperi Adil, Valencia ile didişirken Adil Valencia’yı itti. Dengesi bozulan Valencia sendelediğinde ayağı Adil’e değdi. Yere düşen Adil olunca Valencia kırmızıyı gördü. Adil miydi?.. Hayır.
Fenerbahçe’nin on kişi kaldığı ikinci bölümde, hiç de umulmadık şekilde Konyaspor hız kesti. Sanki eksilen takım kendileriymiş gibi sahasında top çevirip zaman geçiren bir Konyaspor vardı sahada. Eksik rakibe karşı oynamak planlarını mı bozdu, Fenerbahçe’nin üzerlerine gelmesini mi beklediler, orası meçhul. Fenerbahçe on kişi kalır kalmaz futbolcuları etrafına toplayıp yeni planlarını aktaran Jesus’tan ürktüler belki!
Bu arada Jesus’un olaya anında el koyarak Serdar Dursun ile Lemos’u değiştirip savunmayı dörtlemesi, önüne de bir dörtlü daha yerleştirip ilerde sadece Serdar’ı bırakması vardı ki, Konyaspor ilk yarıda tam 7 kez ofsayta düşmüşse bu dörtlü çizgi defans sayesindeydi. Fenerbahçe oyunu daralttı ve rakibin ceza sahasında oynanmasına izin vermedi on kişiyken.
Maçın ikinci yarısına topu ileride tutacak İrfan Can ve kanattan hızlı gidecek Osayi’i alıp üç kişi çalımlamadan topu bırakmayan Emre Mor ile Lincoln’ü kulübeye çekti Jesus.
Çok geçmeden Konyasporlu Adil ikinci sarıdan kırmızı kart görünce Fenerbahçe’nin yarım saatlik eksik oynama süreci sona erdi; maçın üçüncü ve en tuhaf bölümü başladı.
Ne beklenir Fenerbahçe’den… Temposuna dönmesi değil mi? Tam tersi… Rakip eksikken duran Konyaspor kendisi de eksilince yine maçın başındaki haline döndü. Kontrolü ele aldı. Rakibi kalesinden uzak tuttu. Fenerbahçe ise bir süre hızlı ve dikine oyununa dönmeye çalıştı ama bu sırada ilk yarıda gol yemesine engel olan çizgi defansın arkasına sızan Muhammet maçın tek golünü Fenerbahçe ağlarına gönderdi. Böylece Jesus’un maç içinde yarattığı çözüm, bir bakıma sebebin ta kendisi oldu.
Kaptanın iyisi fırtına da belli olur derler… Jesus, ilk yirmi dakikada durumu kavrayıp kazanmaya çalışmak yerine en azından bir puanla döndürebilmeliydi Fenerbahçe’yi. Kazanma hırsı kaybettirdi Fenerbahçe’ye.