Her rakibin çare üretmek için kafa patlattığı Fenerbahçe’nin agresif formatı, maçın son çeyreğindeki Jesus rötuşlarıyla Belözoğlu’nu aştı ve teknik direktörlerin teknik/taktik yarışı anlamındaki maçı “usta” olan kazandı.
Oysa, Fenerbahçe’nin rakibi santradan itibaren kuşatma altına alıp hataya zorlamaya dayalı hızlı ve mücadeleci futboluna direnecek her türlü donanıma sahipti Başakşehir. Stoper Ndayisihiniye dün sarı kart cezalı olsa bile ligin en az gol yiyen takımıydı.
En çok gol atanla en az gol yiyenin maçında pozisyon belki azdı ama seyir zevki yüksekti. Dengeli ve emniyetli futbolu tercih eden her iki takımın da kendi oyununu oynadığı maçta hata yapanın gol yiyeceği apaçık ortadaydı. O yüzden gayret etse de Fenerbahçe fazla baskı yapamadı. Doğal olarak takım boyu uzadı. Rakip kaleyi ancak ilk yarım saatin ardında İrfan Can ve Batshuayi’nin vuruşları ile bulabildi.
Başakşehir’de Biglia markajsız oynayınca orta saha daha çok Başakşehir kontrolündeydi ve bu da konuk takımın tarzı olan pas oyununu kolaylaştırıyordu. Sıkıştığında Okaka’ya uzun toplar gönderen Başakşehir’i durduran ona adım attırmayan Gustavo idi. Sadece Traore ikili mücadelelerde Slazai’yi terletiyor sol kanat ise Serdar Aziz’e emanetti.
Rakibi, prese karşı presle yanıt verince ve Fenerbahçe istediği kadar önde oynayamadığında İrfan Can’ın yeteneğini sergilemesi, Batshuayi’nin pozisyona girmesi zorlaşıyordu ama Lincoln oyun kuruculuğu ile zaman zaman önde tuttu Fenerbahçe’yi.
İyi düşünülmüş fakat düzgün atılamamış pasların maçında en kuvvetli gol olasılığı duran toptu belli ki… O yüzden önemli. 60’dan sonra Başakşehir ceza sahası yakınında İsmail’e yapılan faulü atlayan hakem bununla da kalmadı Başakşehir’den çıkan topa aut dedi kornerini de yedi Fenerbahçe’nin. Faulden sonra İsmail sakatlanıp yerini Arao’ya bırakmak zorunda kaldı. Bu kadar dengeli sonucu ayrıntıların belirleyeceği maçlarda VAR kontrolü dışındaki durumlarda hakemlerin daha özenli olması gerek.
Diğer tuhaflık ise 60’dan sonra Başakşehir’e dönen maça Jesus’un müdahale etmemesi ve sadece sakatlık yüzünden İsmail’i değiştirmiş olmasıydı.
Jesus’un hamlesi 75. dakikayı buldu ve toptan oldu. Batshuayi, İrfan Can, Valencia çıktı, Pedro, Emre Mor ve Rossi girdi. Yani kapalı savunmalara karşı daha etkili ve topu taşıyan ve ileride tutan forvet hattı.
Gerçekten fark etti takım. Pedro’nun futbol aklı, Emre’nin zeki pasları, Rossi’nin mücadeleciliği, Jesus’un neden geç kaldığını düşündürürken maçın bitmesine altı dakika kala Rossi’nin şahane golü yine Jesus’u haklı çıkardı.
Artık tren kaçtı… Bundan sonra Fenerbahçe’nin nereye kadar gideceğini ancak Fenerbahçe bilir. İster “Eksper” olur, ancak şampiyonluk garında durur… İster “duraklara” uğrar yarışa başka yolcuları da kabul eder.
Ancak zorlu Başakşehir testini de geçtikten sonra arkasında tam kapasite statla onu kolay kolay durduracak bir rakip olmadığı ve derin kadrosu nedeniyle kendi kendine yavaşlaması da mümkün olmadığı için, bir anlamda lig rotasının taslağı çizildi dün gece.
Lider Fenerbahçe.