Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Baştan söyleyeyim; bu yazının örnek olanı, replik vereni, azmettireni, cesaret aşılayanı ustamız Melih Aşık ağabeyimizdir.
Pazar günü yine “haberi zeka ile çerçeveleyip” İzlanda’nın Euro 2016’daki başarısını bizim halimiz ile “örtülü kıyaslamaya” sokup acıtan futbol gerçeğimizin altını çizmişti ya...
350 binden az İzlanda’lının kadınlarını, çocuklarını, yaşlılarını, fizik ve sağlık açısından elverişli olmayanlarını, takımın doktorlarını, aşçılarını, masörlerini çıkarınca geriye kalan 23 kişiyle tarih yazdığını kanıtlayarak seyirciden öteye gitmeyen 78 milyon nüfusun sadece övünmeye yarayacağını en nazik tarafından anlatmıştı ya...
Ben de “bizden” olsa bile biraz özen gösterilen insanların neler yapabildiğini eklemek istedim haddim olmayarak!
Örnek; İşitme Engelli Futbol Milli Takımımız...
On yılda kazandıkları “bir Avrupa şampiyonluğu, bir Dünya ikinciliği ve iki Dünya şampiyonluğu” bu çocuklarımızın...
Son Dünya şampiyonluğu da hafta sonu.

Haberin Devamı

“İstatistik özürlü” olduğumuz için işitme engellilerimizin sayısı tam bilinmiyor ama 2 milyon civarında olduğu iddia ediliyor. Yani İzlanda’nın altı katı.
Peki bir zamanlar sadece “vah vah” dediğimiz bu kitle nasıl sporla buluştu, nasıl Dünya’nın en yükseğine kondu?
Biraz plan, biraz ilgi, devede kulak kaynaklarla... Bir de onlara inanmakla.
Bakın, Rusya ile oynanacak yarı final öncesi TFF’nin Engelli Futbolu Koordinatörü Ömer Gürsoy soyunma odasında sporculara ne diyor da işaret diline çeviriyor tercümanlar:
“Sakatlıklar, cezalılar ve rakibin güçlü olmasına karşın siz kazanacaksınız... Çünkü sizde Rusya’da olmayan bir şey var: şampiyonluk ruhu”!
Ve maç ameliyatını turnuva sonrasına erteleyen Eşref’in golüyle 1-0 kazanılıyor.
Diyeceksiniz ki “olay gazsa” A Millilerde kralı var!
Hayır sadece gaz değil...

TFF engelli futbolunu geliştirme stratejisi içerisinde tüm branşlarda ligleri kurmuş bir kere... İşitme Engelliler, Ampute ve “Sesi Görenler” gibi muhteşem bir tanımla adlandırılan Turkcell Futbol Ligi ile Dünya’nın açık ara zirvesindeki bir ülke olmuş Türkiye.
Sadece finansman ile değil; iletişim, pazarlama, teknoloji desteği de sağlanmış ki, çağdaş düzeyde.
Sevgi ve saygı esirgenmemiş... Son 1,5 yılda Riva’da kamp yapıyor engelli milli takımlar. A Milli Takım otobüslerini kullanıyorlar.
Herkes yanlarında... Engelliler Koordinasyon Kurulu’ndan sorumlu TFF yönetim kurulu üyesi Cengiz Zülfikaroğlu hasta yatağından destek göndermeye devam ediyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı Müsteşarı Faruk Özçelik adım adım maçları takip ediyor...
Nasıl?.. Aynen A Milli Takım’ın koşulları değil mi?

Haberin Devamı

Peki bu özenin kat kat fazlası gösterilen, maddi manevi ihya edilen A Milli futbolcularımız neden acılı dondurma tadında ve soğukluğunda?
Onun sebebini de Melih Aşık ustamız aynı gün bir alttaki başlıkta “derin” bir fıkra ile anlatmıştı:
Kurbağaların ağaca tırmanma yarışında, etraftaki kurbağalar “yapamazlar” deyip duruyor... Yarışı bırakan bırakana... Bir tanesi başarıyor; o da işitme engelli çıkıyor.
Kulağını kapatmayan, parayı, transferi, egoyu unutmayan alleme-i cihan olsa başaramıyor yani.
Bu gidişle Fatih Terim kadroyu işitme engelliler ile zenginleştirmeli mi acaba?

Haberin Devamı

Testiyi yapanlar, taşıyanlar ve kıranlar

Engelli futboluna sadece kaynak değil, zaman ve enerji de ayıran TFF’nin bu yükselişteki rolünü, Koordinatör Ömer Gürsoy’a sordum ve Çinli bir filozofun kelimeleriyle karşılık aldım:
“Bir testi yaparsın/ çamurdan / içindeki boşluktur / onu yararlı kılan”...
TFF olarak biz hammadde değiliz. Hammadde engelli camiaların kendisi. Ama takdir edersiniz ki, bir testiyi işlevsel kılan, yararlı kılan da içindeki boşluktur.. İşte biz hem testiye suyu (bilgi, finans, tecrübe, sevgi) koyduk, hem de suyu tutan boşluk görevini üstlendik..

Ne güzel değil mi?.. Bir yanda testi metaforu ile felsefi sistem analizi, öte yanda hoyratça kırılan testiler. Testiyi yapanlara da, gururla taşıyanlara da kıranlara da selam olsun şimdi!

Özverinin engelsizi

Gelelim işin teknik yönüne... Onu da Gazi Üniversitesi diplomalı, pro lisanslı, işitme engellileri çalıştırmaya 2006’da gönüllü ek iş olarak başlamış Ali Metin Hoca’dan dinleyelim:
“Geliştirdiğim antrenman sistemlerini ve antrenman bilimini işitme engelliler üzerinde uyguladım. Benim projemin başarısının kanıtıdır onlar.
Sistemim iyi ama sporcularım da o kadar iyi. Almak isteyen çocuklar. Azimli çocuklar. Özverili çocuklar. Bu şampiyonada kaptanım Soner Balcı sakattı. Ama oynamak istiyordu. Riske atamazdım. Boynuma sarılıp ağladı. Oynayamadığı için özür diledi. Duyguya bakın.
Şampiyonada tüm oyuncularım büyük bir motivasyon ortaya koydu. Ama ikinci kaptanım Mehmet Sert bir başka... Savunma oyuncusu olmasına karşın Mısır ve Rusya maçlarının son dakikalarında forvet oynattım. Almanya maçında ön libero oynattım. Her mevkinin hakkını kusursuz verdi. Şampiyonluk böyle özverili adamlara ihtiyaç duyar.
En ilginci 2012’de Dünya Şampiyonu olduktan sonra görevden alınmamdı. Yeni hoca iyi bir maaşla işe başladı. Ama takım bir yıl sonra elendi. Yine bana dönülünce bu kez 4 yıllık anlaşma istedim. Hocanın başı rahat değilse, o iş başlamadan biter.

Yaaa... Gördünüz mü; kimi hocalar neler çekiyorlar. Kimileri de elin meczuplarına alınıp küsüyorlar millet onlardan bir yudum sevinç beklerken!

Riva aynı, sonuç farklı

Geçtiğimiz yıl işitme engelliler futbol milli takımımız muhteşem Riva tesislerinde hazırlandı, Almanya’da yapılan şampiyonada tarihinde ilk kez Avrupa şampiyonu oldu..
Ampute futbol milli takımımız yine Riva kampının ardından Polonya’da yapılan Euro Cup 2015 şampiyonasında zirveye çıktı.
En önemlisi de Rio’da paralimpik oyunlarına katılmayı hak eden görme engelliler futbol milli takımımız İngiltere’de tarihinde ilk kez olmak üzere Avrupa şampiyonu oldu..
Dünya şampiyonu olan işitme engelliler futbol milli takımımız son kampını Riva’da yapmıştı.

Hani “Riva uğurlu” deseniz; A Millileri nereye yerleştireceksiniz? Demek ki, verilenleri değerlendirmek, kıymetini bilmek ayrı bir iş. En iyi de fiziken kaybetmiş olanlar biliyor belli ki.