Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Aziz Yıldırım’ın Antep’te kamuoyuna yaptığı açıklamanın -Galatasaray’a “sahtekâr” dediği cümle dışında- altına imza atmaya hazır pek çok vatandaş bulabilirsiniz.
Hatta Fenerbahçeli sayısından bile çoktur.
Neden?.. Çünkü adalet terazisini tutan heykelden farksızdı maça ilişkin tespitlerinde. Mesela hakem için “lehimize de hatalar yaptı” dedi.
Son dakikada Caner’in itmesi penaltıydı dedi.
Hakkaniyetin böylesi pek az görüldü bugüne kadar. Hele Aziz Bey gibi Fenerbahçe aşığı bir başkan tarafından.

Haberin Devamı

Yanıp yakılıyorsunuzdur şimdi:
“Ah bir de sahtekârlığa falan girmeseydi”!..
Size şu kadarını söyleyeyim, böyle bir fikir edinmişseniz, sebebi tamamen Aziz Yıldırım’ın sahip olduğu “derin” tecrübedir.
Birincisi, Caner’in hareketine penaltı verilip Fenerbahçe maçı 3-2 kaybetseydi, bu açıklamaların rotası tamamen farklı olurdu.
Orada hakemi asmıştı Başkan! Federasyonu yıkmıştı! Havuzu bozmuştu!
Çünkü Fenerbahçe’nin performansını, hocanın kalibresini gölgeleyecek fırsatı bulmuş olurdu!
Ama bir çuval inciri berbat etti Caner’e çalınmayan penaltı!

Mecburen “strateji” değişti... İster hesaplı, ister spontane; derin tecrübe ile “otomatik” hale gelen korumacı meleke, Başkan’a ayak üstü yeni bir proje çizdirdi.
Kameraların önüne geldiğinde Aziz Yıldırım’ın niyeti hakemlere, MHK’ye, federasyona ayar vermek değildi ki... Üç maçlık bir toparlanma sonunda, tüm hevesleri, tüm umutları ters yüz eden ve bir haftalık liderliği Beşiktaş’a geri veren Fenerbahçe’nin sahadaki görüntüsünü gündem dışına itmekti.
Bunun da hakeme, zemine bahane bulmakla halledilecek bir iş olmadığını çok iyi biliyordu.
Daha büyük bir kavga gerekirdi. Galatasaray’a yüklenme fırsatı “sepette” hazır bekliyordu.
Yani, uzun konuşmanın içinde gerçekten söylemek istediği sadece bir kelime vardı sayın Aziz Yıldırım’ın:
“Sahtekâr”!..

Hayır diyen varsa, sayın Başkan’ın “ağzını tutamadığı” gibi bir sonuç çıkar ki, başkan olarak göreve devam etmesi bile tartışılır.
Ayrıca Başkan’ın zekasına hakaret anlamındadır “ağzından kaçtı” veya “kastı aştı” demek.
“17 yıldır Basketbol Federasyonu’nda çalışan görevlinin ikinci bonservis ayarlamanın yanlış olduğunu bal gibi bilmesi” gibi, 17 yıldır Fenerbahçe başkanı olan Yıldırım da Fenerbahçe-Galatasaray savaşına tek kelime yeteceğini bal gibi biliyordu.
Taammüden söyledi!

Haberin Devamı

Hem sonuca bakın...
Ne Pereira konuşuluyor şimdi, ne Nani, ne de diğer yıldızların hali.
Varsa yoksa Fenerbahçe-Galatasaray kavgası.
Hatta Aziz Bey’in açıklamalarının büyük bir bölümünü oluşturan “hakem hataları” bile ıskartaya çıktı.
Hedefi yine 12’den vurdu “derin tecrübe”... Artçıları sokak arbedelerine kadar gidebilirmiş... Onu da siz düşüneceksiniz kardeşim. Başkan olası şampiyonluğa masa başından katkı vermeye çalışırken tribünle/sokakla uğraşacak değil herhalde!

Yıldırım’ın şansı G.Saray’ın aklı

Ben hayatımda sayın Aziz Yıldırım kadar şanslı bir Fenerbahçe başkanı görmedim.
Çıkıyor, Galatasaray’a “sahtekârlık yaptınız” diyor.
Biliyor ki, misliyle karşılık olacak.
Ve kimse alınmasın, gücenmesin Galatasaray’ın “eli” daha kuvvetli.
Çünkü Aziz Bey’in şahsında Fenerbahçe’nin henüz bitmemiş davası bile var kuralları eğip bükmeye ilişkin. İstediği kadar kumpas olsun, henüz konuyu gündeme getirene “saçmalama be” dedirtecek kadar değişmemiş algı.
Belli ki, her tartıştığı kişi ve kurum gibi onlar da 3 Temmuz sürecini ısıtıp masaya koyarak, aynı argümanı kullanarak üste çıkmaya çalışacak.
Ama o da ne?..
Galatasaray, kendisine sahtekâr diyen Aziz Yıldırım’a “sen de şike yaptın” yanıtı verebilmek için Alex’i referans gösteriyor.
Üstelik Alex’in sosyal medyada dolaşan sahte hesabından söylemediği bir cümle ile... Yanıtı Brezilya’dan alıyor.
Pes yani...
Meramını bile anlatamayan bir Galatasaray var ortada.
“Şunu bir güzel aşağılıyayım” derken, aklından şüphe duyulacak duruma düşen bir Galatasaray.
Alex’i kullanarak sağduyu sahibi Fenerbahçelilerin de onayına talip olan ama sonuçta Alex ile Fenerbahçe yönetimini barıştırarak Aziz Yıldırım’ın sırtından bir kamburu kaldıran Galatasaray... Acıklı bir durum yani!
Sayın Aziz Yıldırım’ın şansına pes.
Galatasaray’ı yöneten zekaya pes.

Haberin Devamı

Pastadan önce kurban

Pereira, “ilk penaltı kazandığımızda pasta keseceğim” demiş!..
Çok güzel... Adaklara da başladı. Gittikçe bize benziyor.
O zaman pastadan önce bugün hemen bir kurban kesmeli...
Hakem Gaziantepspor maçının son dakikasında Caner’e penaltı verseydi, o pastayı Portekiz’de yeme ihtimali çok kuvvetlenebilirdi.

Hacıosmanoğlu’nun göz yaşları

Sıra dışı bir olgunlukla, son derece saygın şekilde yapılan Trabzonspor Başkanlık seçimi kutlu, Muharrem Usta yönetimi Trabzonspor’a hayırlı uğurlu olsun.
Rekabet ve dayanışmanın kol kola girdiği genel kurul, futbolumuz geleceği için ümit kaynağıydı doğrusu.
“Umarım kavga biter” demeyeceğim...
Trabzonspor “bir kupa alacağı olduğunu” düşündüğü sürece mücadele sürecektir. Önemli olan seviyenin korunması, hak ve hukuk aşılıp hakaretle karışık kavga haline gelmemesidir.
Yani İbrahim Hacıosmanoğlu dönemindeki gibi!..
İşte burada duralım:
Trabzonspor-Fenerbahçe kupa savaşı insanlarımızı futboldan tiksindirecek söylemlere indirgenmişse, sebebi İbrahim Hacıosmanoğlu’nun tarzı mıdır, yoksa aynı genel kurulun 2,5 yıl önce onu mecbur kılması mı?
Kaytarmak yok... Trabzonspor Genel Kurulu anahtarı İbrahim Hacıosmanoğlu’na verirken “vur, kır, parçala, hakkımızı al” demedi mi?
Rakip kulübün yönetimine hakaret ettiğinde alkışlayıp teşvik etmedi mi?
Yiğidi öldür hakkını yeme... Bu işte tek adım geri atmadı sayın Hacıosmanoğlu. Doğru veya yanlış; ilk gün ne dediyse son güne kadar aynısını yaptı.
Artık fikrini değiştiren Trabzonspor Genel Kurulu.
Yani, yazık oldu İbrahim Hacıosmanoğlu’na.
Mertliği, sert kişiliği gerek duyulduğu sürece kullanıldı Trabzonspor tarafından... Baktılar ki, o yolun faydası zararından az, Hacıosmanoğlu’na güle güle dediler.
Sayın Hacıosmanoğlu’nun göz yaşları bu gerçeği görmesinden gibi geldi bana.

Podolski’nin ‘masum’ tekmesi

Podolski’nin yemek üstüne gazeteci tekmelemesi tamamen bir yanlış anlama ve zerre kadar kötü niyet yok!..
Malum, adam Türkçe hocası bile tutmaya kalktı... Bizden biri olmaya çalışıyor.
Haberlerde tutuklanan, tecrite konan, itilip kakılan gazetecileri görünce, “Türk Geleneği” sanıp iki küfür bir tekme sallamış, o kadar!