Rüzgarı yoktu küreklere asıldı Fenerbahçe... Gücüne güvenilmiyordu ama onu da buldu yarattı titreyen kasları, ağrıyan kemiklerinden...
Ve rüzgarı da gücü de dört dörtlük Süper Lig’in en zorlu takımlarından Malatyaspor’u yendi, lige de yaşama da halat attı.
Kadıköy’deki barışa mı sevinirsiniz...
Uzun süre sonra ilk defa üç puanı bir arada gören takıma mı?
Sevdası tükenmeyen taraftarın gülen yüzüne mi?
Sizin için hangisi önemliyse fark etmez ve bu kural asla değişmez:
Güzel oluyor Fenerbahçe’nin galibiyeti!..
Hem Fenerbahçeliler hem de futbolumuz için.
Malatya ligin en mücadeleci takımıydı ama Ersun Yanal gözünü karartıp (Benzia ileriyi çoğaltmak yerine Mehmet Topal’a yardımcı olmaya çalışsa, Ayew aksasa bile) 4-1-4-1 dizdi Fenerbahçe’yi.
Hocanın bu ofansif tercihi Fenerbahçeli’nin görmek istediğiydi ama topa sahip olmazsa baskı yiyecek bir takımdı sahadaki.
Nitekim. Fenerbahçe öne geçtikten sonra depreşen kronik “ya gol yersem” korkusu ve bir kanadı adeta boş bırakan Ayew yüzünden Fenerbahçe frene basıp kendi sahasında top çevirmeye başlayınca Malatya’nın baskısı yükseldi ve on dakika geçmeden beraberlik golü geldi.
VAR firesi Skrtel yokluğunda, Neustadter- Sadık ilk kez yan yanaydı savunma göbeğinde ve bu kurgu Fenerbahçe’nin yediği gollerin en büyük sebebiydi.
“Benzia-Mehmet Ekici ikilisi orta sahayı verimli hale getirecek mi” sorusuna henüz ikinci dakikada Mehmet Ekici’nin ayağından kazanılan golle yanıt gelmesi, Fenerbahçe’nin “skora etki edemeyen orta saha” problemine de bir cevaptı aynı zamanda. Fenerbahçe yükselecekse, çare santrforlarda değil -şanssız mı beceriksiz mi bir türlü anlaşılamayan kaleciyle karşı karşıya bile gol atamayan Soldado gibi- kanatlar ve orta sahadaydı çünkü. Duran toplardaydı.
Beraberliğin ardından aynı Mehmet Ekici bu kez de Fenerbahçe’nin “duran top” sorununa şahane bir frikik ile çözüm getireceğinin işaretini verdi.
Bu golün farklı bir anlamı vardı tabi... Maça “eyvah” diye çıkan, gol atarsa yine “eyvah” deyip korumaya kalkan, gol yerse artık “eyvah”ın ötesine geçip adeta sirkülase olan Fenerbahçe için öne geçip beraberliğe düştükten sonra tekrar gol atabildiği ilk otuz dakika bile müthiş bir zihinsel devrim sayılabilirdi!..
Ev sahibinin keyfine limon sıkan, ilk yarının uzatmalarında Volkan - Sadık anlaşmazlığından gelen Donald’ın beraberlik sayısıydı. Goldeki “kollektif hatanın içinde” kafa topuna çıkamayan Nuestadter de vardı, Skrtel’in yokluğu da...
Maçın tamamında Mehmet Ekici’ye hiç acımayan Malatyaspor, Ekici’nin penaltı pozisyonundan VAR sayesinde yırtsa da aynı şeyi Dirar’a deneyince sertliğin bedelini penaltıyla ödedi ama iki tane güzel golün sahibi Mehmet Ekici gole çeviremedi penaltıyı. Açıkçası, başlarda çok başarılı ama belli bir dakikadan sonra gol atacak hali kalmıyor Mehmet Ekici’nin.
Hemen ardında Fenerbahçe’nin beklenen transferi Moses’i, hedef karıştırmış Benzia’nın yerine aldı Ersun Yanal. Altı ayda iki doksan dakika oynamamış Moses’ın en azından Fenerbahçe standardında olması, Moses’in üstünlüğü mü, Fenerbahçe takımının düşüklüğü mü orası bilinmez... Ancak Ayew’e razı Fenerbahçe’de iş yapacağı ortada.
Yanal son yirmi dakika fizik bakımdan düşen takımı Eljif ile tezelemek istedi ve Ayew’i dışarı aldı. Sonra da bitmiş Ekici’nin yerine Valbuena... Bu toparlama hamleleri tamamlandığında maçın sonuna 6 dakika vardı ama yetti Fenerbahçe’ye.
Valbuena’nın ortası Sadık’ın ardından Mehmet Topal’la girdi Malatyaspor kalesine... 3-2...
Bu sezon ilk kez bir maçta üçüncü golüydü Fenerbahçe’nin...
“Maçın sonunun getiremiyor” veya “küme düşmeye aday” söylentilerine son veren galibiyetin golüydü. Özgüven denilen o kırılgan duyguyu kazandıracak daha iyi ne olabilirdi?
Fenerbahçe, haftaya yine Kadıköy’de yine çetin ceviz bir takım olan Göztepe’yi de geçerse, lige dönüş yolunda önünü görebilir artık.