Anlamı, “sevdalı” ile “gönüllü” arasındaki duygusal sayfada yazılı, yaşam boyu “çıkarsız aşk” garantisi imzalı ve ömrü yettiğince renklerinin maddi manevi ihtiyaçlarını üstlenme taahhütlü “taraftar” adındaki o muazzam güç, yönetimi/teknik direktörü istifaya davet ediyor futbolculara “adam gibi oynayın” diye isyan ediyorsa...
En kral yorumcuya halt yemek düşer!
“Şu eksik, bu yanlış, kötü, hüzünlü, umutsuz” hepsinin özeti tribünden yapılmıştır zaten.
Hem de malzemecisine bile dokundurtmayan, kulübünü/takımını en çok seven, almadan veren insanlar tarafından…
Galatasaray bu durumda işte!
Bir camia ile takımının yaşayabileceği en berbat süreçte.
Bu saatten sonra kurtulabilir mi Riekerink’i kurban etmekle?
Galatasaray’ın yapması gereken çok daha kapsamlı. İçinde Sneijder’in yeni pozisyonundan tutun, gevşemiş futbolcuların disipline edilmesi, eksiklerin yerine konması ve daha ötesi var. Sadece kafayla gol yeme rekortmenliğinden kurtulmak için bile ciddi operasyonlar gerekli.
Taraftar tarafından suratına haykırılan “özeti” hoca değişikliği gibi bir “kestirme” ile çözmeye çalışmak, sorunun etrafında dolanmaktır yöneticilik dilinde...
Ya her probleme birden çare bulacak Galatasaray…
Ya da bundan sonra tufan!..
Neden mi?.. Bakınız, sevgi ilginç bir güdüdür. Karşılığı yoksa çıldırtır bazen.
Sevgililer Günü’nde sert kaçabilir ama sevgisinden partnerini yiyen insanlar bile vardır!
Galatasaray taraftarı da gözyaşlarını silmek için çıkardığı mendilleri yönetime sallayarak başladıkları protestoyla yetinmeyecekler muhtemelen.
Sahadaki tuhaflıklar yeni hocayla bitmezse, seyredin gümbürtüyü.
Zaten Hollandalı “masası olmayan assolist” gibiydi. Ne sanatı vardı ne seveni. Bir Sneijderseverdi, o da pişman olmuştur.
Ama Allah’ı var yani!.. Gece yarısı camdan girip teknik direktör koltuğuna oturmamıştı ki Riekerink!
Onu “yeterli” bulan, beğenen, güvenen ve takımı teslim eden yönetimdi.
Daha doğrusu örneğine pek rastlanmadığı şekilde Sneijder oynamaya ve Galatasaray’da kalmaya devam etsin diye “talebenin” istediği “hocayı” göreve getiren “tuhaf olaylar” belgeseline aday bir yönetim.
Galatasaray Lisesi’nde müzik dersi için bile yapılmazdı bu!
Şimdi Riekerink gitti… Yetersizmiş çünkü!
Peki, ne kadar kötüydü?..
Emsallerinden “dört kat” ise mesele yok!.. Çünkü emsallerinin dörtte biri para alıyor ve ürün/fiyat denklemini tutturuyordu.
Muhteşem halk deyişi ile “ne kaa köfte, o kaaekmek”ti Riekerink!.. Köfteyi ısmarlayan da yönetimdi.
Asıl felaket, Florya ve Riva’nın parasını bu hesabı bilmeyen yönetime teslim etmek belki de.
Yahu öbür kulüpler aptal mı?.. Niçin milyonlar veriyorlar teknik direktörlerine?
Dört değil ondört kat kötüyse…
O zaman onu oraya taşıyan futbol cini her kim ise, Riekerink ile birlikte ona kullanacaktınız ünlü Donald Trump repliğini:
Kovuldun!..
Tabi yönetime dokunmak netameli iş!
Hatta “kendi kendini cezalandırmak” anlamına da gelir ki, bu coğrafyada göze alabilen babayiğit yok sayılacak kadar azdır.
O zaman:
Çıkarırsın Riekerink’i idam sehpasına... Parmak uçlarıyla basacak kadar gerersin ipi. Kalabalıklar tatmin olmaz veya bu arada bir galibiyet falan alınıp balık hafızalar kendini resetlemezse, asılırsın ipe.
Olmadı erkene alırsın... Tıpkı dün akşamki gibi.
İşin asıl komik tarafı ne?..
Bu şartlarda hâlâ şampiyonluğa oynamayı vaat etmek. Ligin ikinci yarısının ikinci yarısında yeni hoca gelecek, Galatasaray’ı şampiyon yapacak.
Aslında “şampiyon olmaman gerektiğini”; olamayacağını bal gibi bileceksin de... Beyaz mendil sallayanları, bağıranları, isyan edenleri frenleyebilmek ve tepkilerin “esas sorumlu” yönetime dönmesini önleyebilmek için hayal satacaksın.
En baştan başlarsak... Bu iş “yanlış hoca tercihi” falan değildi.
“Hata” bilmeden yapılana denir.
Riekerink’in “yanlış” olduğu, kariyerinden, ücretinden, alınış şeklinden apaçık belliydi. Galatasaray’ı yöneten akıl, “Riekerink ile idare ederiz belki” diyerek “hata ötesi” bir şey yapmıştır...
Şimdi de kovup hatayı düzeltmeyi ummaktadır.
Ne malum çok daha büyük bir hataya adım atmadıkları?
Halk arasında buna “çarşafa dolanmak” denir.
Bedeli Riekerink’i yollamakla ödenemez.