Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Papa uçaktan inince sormuş gazeteci:
“Bu ülkedeki genelevler hakkında bilginiz var mı”?
Papa bozulmuş ama politik bir yanıtla atlatmak istemiş patavatsız gazeteciyi:
“Ülkenizde genelev var mı”?
Ertesi gün manşet:
“Papa uçaktan iner inmez ilk iş genelevi sordu”!..
Yani gazeteci “doğru haber” sınırları içinde kalarak da eğip bükebilir işi!..
Ben de istesem; “Pereira futboldan anlamadığını itiraf etti” diye girerdim yazıya; kimse de “uydurma” diyemezdi.
Birincisi, kinaye niyetiyle söylemiş olsa da aynı cümleyi sarf etti Pereira... “Ben bu futboldan anlamıyorum” dedi.
İkincisi... Haberin uyduruk veya espri olup olmadığını tartmak yerine doğru veya doğruya çok yakın olduğunu düşünüp gerisine bakmazdı çoğunluk!
Sorun bakalım yoldan geçenlere, “Pereira futboldan anlıyor mu” diye... Gerçekten futboldan anlamayan biri kadar absürt işler yapıyor bazen.
Derbide öne geçen Fenerbahçe’nin beraberliğe razı olmasına, hatta zaman olsa kaybetme ihtimali bulunmasına sebep, Fenerbahçe’nin ikinci yarıları kötü oynaması, fizik yönden yetersiz olmasıysa, sorumlu kim mesela?
Sana şahane bir takım vermişler, 60 dakika zor oynuyor.
Bunu becermek için futboldan anlamaya gerek var mı?
Tercihleri başka alem.
Hadi takımı tazelemek için değişiklik yapıyorsun diyelim... Zaten pili bitmiş takımda tek başına Fernandao ne yapacak?.. Rakipte hızlı adam kalmayınca öne çıkan Galatasaray stoperleri Fernandao’yu ceza yayına gelmeden bohçalamayacaklar mı?
Bu mudur, tersini söyleyip medya ile alay ederek futbolu yalayıp yuttuğun iddiasının kanıtı?
Pereira maçtan sonra dedi ki; “1-0 bitse, maçtan sonra 3-4 farkı kaçırdı diyeceklerdi”!..
Eee... Ağızları kapatmak için mi berabere kaldınız yani?
Kazansanız da eleştiri olur; doğrudur...
Kazanamayınca eleştirenleri eleştirmek, olsa olsa Papa’nın politik yanıtı kadar kurtarıcı olur.
Futbolu bilip bilmediğini ben bilemiyorum Pereira’nın ama Türkiye’yi öğrenemediği kesin.
Derbide berabere de kalabilirsin, yenilebilirsin de... Ama saçmalamak affedilmez bilesin.

Haberin Devamı

Emre’siz-Melo’suz-olaysız derbi

Haberin Devamı

Fenerbahçe-Galatasaray derbisi için her şeyi söyleyebilirsiniz, bir tek “futbol dışı olaylardan” şikayet edemezsiniz... Benim hatırladığım “en temiz” derbilerden biri oldu.
Küfürsüz, hakaretsiz, hareketsiz, üstüne yürümesiz, tükürüksüz, ağız okumasız, hakem raporu beklemesiz bir derbi... Aksi yaşandığında çok ağır eleştiriyoruz... Güzel işi niye övmeyelim?
Tribünlerin, futbolcuların, hatta -Aziz Yıldırım harareti biraz arttırmaya çalışsa da- yöneticilerin ilişkileri, medeni rekabet sınırları içindeydi.
Neden mi?
Benzin istasyonunda kimse sigara içmiyorsa yangın çıkma ihtimali evinizden fazla değildir de ondan!
Sahada kıran kırana maç vardı ama hiçbir futbolcu hakemi tribünlerin önüne atmaya, misafiri taraftara ezdirmeye, havayı germeye, sinir bozmaya çalışmadı.
Faulün kralı yapıldı ama mücadele için.
Sorgulama, intikam alma yaşanmadı.
Şunu iyice kavradık ki, “Emre’siz Fenerbahçe” ile “Melo’suz Galatasaray” gerilimden yarar ummadan da mücadele edebiliyordu.
Volkan bile faul yapılmış Sneijder’e şefkat gösterebiliyordu.
Dolayısıyla tribünler de “rakibe sakin, futbola hırçın” kalabiliyordu.
İftira atmamışız Emre’ye, Melo’ya... Zamanında yazıp çizdiklerimizi ispatladı bu derbi.

Haberin Devamı

Kadere bak!..

Ne güzel sözdür; “Kılıçla yaşayan, kılıçla ölür”... Al bu lafı, güç zehirlenmesine uğrayanlardan başla, arkasını birilerine dayayıp sağda/solda/ekranda çaçaronluk edenlere kadar her türlü “popüler hastanın” alnına şifa niyetine sür... Madem ki, kılıçla yaşayan kılıçla ölür; gücünü “Cemaate” adayıp “Cemaatle” katlayan Hakan Şükür de, Cemaat yüzünden tarihe gömülür!
Ya da gömülmeye çalışılıyor işte...
Eller/diller kürek olmuş toprak atıyor, gözler körelip, hafızalar silinip Hakan Şükür yok sayılıyor.
Ve... Yıllarca Hakan Şükür’e “yapma etme” diyen, en ağır yazıları yazan bize düşüyor onun hakkını savunmak.
Kadere bak!..

Evet... Bu milletin televizyonu olması gereken TRT, Milli Takım’da attığı 51 golle rekor sahibi, Süper Lig’de 249’a ulaşıp en çok gol atan unvanını taşıyan, Avrupa kupalarında 38 golü ve “en çok gol atan Türk futbolcu” damgası bulunan Hakan Şükür’ü yok saydı.
“Olabilir... Bu ülkenin Cemaat ve onunla özdeş insanlarla derdi var” diyebilirsiniz.
Lakin konu hukuk, siyaset, eğitim, medya falan değil ki... Konu futbol.
Üstelik “gol”.
Yani Hakan Şükür’ün “bir numara” olduğu iş.
Milli maçlar öncesinde “unutulmaz milli maçlar” programı yapıyor, Hakan Şükür’ün gollerini ayıklıyor TRT.
Yetmiyor... Fenerbahçe-Galatasaray derbisinden önce “unutulmaz maçları” derliyor, Hakan Şükür’ü unutuyor. Adını anmıyor.

Yani en popüler zamanında popülaritesini Cemaat’in ayakları altına serip, Amerika’dan esen rüzgarla gücünü katlayan Hakan Şükür’ün başına aynı şey geliyor.
En savunmasız zamanında yok sayılıyor.
Hangisi doğru?
İkisi de yanlış.
Tarihi değiştiremezsiniz... Hakan Şükür ne yapmış olursa olsun, Türkiye’nin yaşayan bir numaralı futbol ismidir.
Eski yaptıklarını unutmaya çalışıyoruz ama milletin televizyonunda milletin futboluyla ilgili bir iş yapılıyorsa, unutulacak adam değildir.
Ve tarihi değiştiremezsiniz... Hakan Şükür milletten aldığı sevgiyi Cemaat hesabına yatırıp korkunç şekilde nemalanarak en iyi yaptığı işi bile tartışmaya açmıştır.
“Kendi etti, kendi buldu” lafı bizim kitabımızda yazmaz... Konu futbolsa, Hakan Şükür... Konu Cemaat’se, bu günleri de gördük çok şükür!..