Pereira’dan Beşiktaş’a kremalı pasta... Hem de ev yapımı.
Portekizli “usta” evde düşünüp taşınıp müthiş “lezzetler” icat ederek Fenerbahçe’yi gol atamaz, tempo yapamaz hale getirdi ve Kadıköy’de servisini yaptı işte.
Buyur buradan ye!..
Evet... Fenerbahçe’nin alamadığı ve belki de şampiyonluğa mal olacak 2 puanın faili en başta Portekizli hocadır.
Bir kere maçın koskoca 45 dakikası “sağlamcılığa” kurban gitti!.. Fenerbahçe, Osmanlıspor’un hızlı kontrataklarından sakınacak bir kurguyu tercih etmiş, rakibe alan bırakmamak adına kreatif oyuncularını hamle adamı olarak saklamış halde çıktı sahaya. Örnek olarak Diego’nun yerine Ozan vardı. Nani yedekti.
Hadi bu da bir fikir... Gidişata bakıp niye 45’de almıyorsun Nani’yi, sonunda alacaksan?
Duran toplar bir kenara, Van Persie ve Volkan dışında gol beklenecek kimse yoktu Fenerbahçe’nin ilk onbirinde. Osmanlıspor’un hangi maçını seyretmişse, fena halde endişelenmiş olmalı Pereira.
Unuttuğu kazanmak mecburiyetinde olduğuydu.
Osmanlıspor ise Fenerbahçe’nin ataklarını kesebilmek amacıyla golcülerini bile kulübede bırakmıştı. 8 gollü Rusescu’nun maça girişi dk. 70, asistçi Delarge’nin dk. 61...
Doğal olarak ne Fenerbahçe tempo yapabildi, ne de Osmanlıspor ünlü hızlı ve dikine çıkışlarını.
Tuhaf bir denge hali gelmişti oyuna. Ve aşırı dikkat...
Webo topu ayağına alsa başında üç Fenerbahçeli bitiyor, Van Persie topa ayağını dokunamıyordu.
Kadıköy’de şampiyon adayı ile oynayan Osmanlıspor’un bu koşullardan şikayet edecek hali yoktu elbette... Lakin Fenerbahçe’nin kaybedecekleri çoktu.
Sanki Fenerbahçe’nin gazı ve freni Osmanlıspor’daydı maçta. Top rakipteyken gömülü oynayıp ev sahibinin pozisyon yakalamasına engel oluyor, arada bir Fenerbahçe yarı sahasına gittiğinde, topu kaybedince Yugoslav faulleri ile oyunu durdurarak “izinsiz” hızlanmasına fırsat vermiyordu Fenerbahçe’nin.
Fenerbahçe seyircisi koskoca bir devrede sadece 10 dakika ile yetindi. 20 ve 30. dakikalar arasında ev sahibi biraz tempo yapabildi ki, Mehmet Topal’ın üstten dışarı giden şutu o dakikalara rastladı.
Dengeyi bozmak için yedek kulübesine ilk bakan Pereira oldu doğal olarak. Çünkü oyun yedek kulübesi marifetiyle bozuktu!
İkinci 45 dakikaya Josef’in yerine Diego’yu alarak başladı Portekizli hoca. Geç ama her bakımdan doğru bir hamleydi. Birincisi Josef gününde değildi, ikincisi oyun Diego gibi öne taşıyacak bir adam için yalvarıyordu.
Fenerbahçe’ye biraz hareket getirdi Diego. Hareket yetmezdi ve kazanmak zorundaydı Fenerbahçe... Kadıköy’de eksik puanı ne yönetim kaldırabilirdi ne tribünler.
Ardından Alper ile Nani’yi, Ozan ile Fernandao’yu değiştirdi ama bu sefer de çift forvet yerine Van Persie’yi forvet arkası yaptı Pereira. Bu da pastanın çileği...
Diyelim ki, çok iyi fikir!.. Peki ne zaman?.. Son 30 dakika... Ziyan olan süre iki katı. Üstelik saçma sapan bir icattı.
Milli maç arasını çok iyi geçiren Fenerbahçeli futbolcuların sadece doğru adam tercihleriyle bile üstün oyununa dönmesi, geride kalan sürenin Pereira’nın eseri olduğunun kanıtıydı.
Ne olacak bundan sonra?
Bekle de Beşiktaş’ı bozsun bu kadar büyük pasta!..