Bursasporlu Ozan Tufan’a Galatasaray da, Beşiktaş da niyet etti, Fenerbahçe kaptı gitti.
Buraya kadar son derece normal.
Transfer evlilik gibi. Kırk kişi ister bir kişi alır.
Lakin, Ozan Beşiktaş’ı isteyip transfer işi bitmek üzereyken Bursaspor Başkanı Recep Bölükbaşı’nın Şenol Güneşi “futbolcu ayartmakla” suçlayan çıkışı (her ne kadar cevabını alsa da) ortada kaldı.
Şenol Güneş sıradan bir hoca değil ki... Bir elin parmaklarından biri. Milli takım apoleti taşıyor.
Girer mi “futbolcu ayartma” risklerine?
Girdi mi?
Yoksa, sayın Bölükbaşı, Ozan’ın bonservisini okkalı bir zam karşılığı Fenerbahçe’ye ipoteklemek için Şenol Güneş’in karizmasını çizme pahasına kontrollü bir münakaşa mı istedi?
Valla, sayın Bölükbaşı’nın geçen sezon Fenerbahçe şeref tribününde yaşadıklarını hatırlayınca “adam ve camia harcamakta” pek de titiz olmadığını düşünüyor insan.
Orman haklı gibi
İkinci şık daha ağır basıyor.
O günlerde de bir yöneticiyi işaret ederek “yüzüme küfretti” demiş, daha sonra “kendisinin görmediğini yönetici arkadaşının tespit ettiğini” iddia etmiş, en sonunda söz konusu Fenerbahçeli yöneticinin tribünde bile olmadığı anlaşılmıştı.
O zaman...
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, “Ozan satılmak için pazarlandı” derken, Bursaspor Başkanı Bölükbaşı’nın Fenerbahçe’den gelen yağlı teklife dönebilmek için Şenol Güneş ile taammüden maraza çıkarma yolunu seçtiğini ifade ediyor bence ve muhtemelen doğrunun altını çiziyor.
Aman Oğuzhan kampa devam!..
Bırakın seyredenlerin tüylerini, Mersin Stadı’nın çimenlerini bile diken diken eden muhteşem futbolu gözlerin pasını silen Oğuzhan, maç sonunda kameralara konuşurken dikkat ettiniz mi?..
“Kampta çok ağır çalıştık” cümlesine gelince bıyık altından gülmesini saklayamadı.
Ağır çalışmayı hiçbir futbolcu sevmez, yetenekli olanlar hiç sevmez.
Oğuzhan da yeteneğin hası.
Belli ki, içinden isyan etmişti kampta.
Sessizce “öldük be Hoca’m” demişti.
Belki serzenişle yetinmemiş, söylenmişti; ama odasında...
O gülümsemede “büyük sözü dinleyip” semeresini alınca önceden yaptığı sessiz itirazlarından mahcup olan bir ergenin utangaç gururu vardı resmen.
Evet, kampta çok çalışmıştı Beşiktaş ve Oğuzhan. Yetenekleri de vardı, usta bir hocaları da. Sezonun üçüncü gününde gerçek futbol açılışını yapmaları bu yüzdendi.
Ama kamplar bitti. Sezon dolu dizgin koşacak ve (umarım asla gerçekleşmez) Oğuzhan belki de “kamptan çıkmış” performansına bir daha uzanamayacak.
Gençtir. Biraz gezip tozmayı sever de!
Bu tehlikenin asla hayata geçmemesinde tek güvencemiz, Oğuzhan’ın aynı konuşmada söylediği tek bir cümle:
“Kariyerimle ilgili büyük planlarım var”.
O zaman, kampa devam Oğuzhan.
Lig başladı, dopingcilere bayram
Ne taraftar, ne medya, ne de futbolun ekmeğini yiyenler... “Süper Lig başladı” diye bayram edenlerin ilk sırasında kim vardır şu anda?
Atletizm branşının sorumluları ve dopingci evlatları!
Malum, geçen hafta bomba patlamış, Uluslararası Atletizm Federasyonu’nun (IAAF) yeni teknoloji kullanarak geriye doğru yaptığı testlerde, milli atlet Elvan Abeylegesse’nin 10 bin metrede gümüş madalya kazandığı 2007 Dünya Şampiyonası’nda doping yaptığı ortaya çıkmıştı. Aslı’ya 8 yıl ceza kesildi, sıra Elvan’da.
Yahu bu kaçıncı?
Biz yıllarca özellikle kadınlarda büyük atletizm sıçramamıza alkış ve minnetle methiyeler yazarken, meğer sporun anasını, kızlarımızı değil yeni icat ilaçları kutsuyormuşuz.
Artık bu işin suyu çıktı.
Düne kadar yarış kazanan bir sporcumuz varsa “aman doping sonuçlarını bekleyelim” diyorduk, bundan sonra “aman bir on yıl geçsin, teknoloji ilerlesin, geriye doğru kontrollerden de temiz çıkarsa bağrımıza basarız” mı diyeceğiz.
Atletler yemek yediği kabı pisletmişlerdir. Atletizm artık atletler marifetiyle yok edilen bir spor olarak tarihe geçmiştir.
Uğurlar olsun.
Kurşun “yorgunsa” sorun bitti mi?
Ne oldu?.. Fenerbahçeli futbolcular Mehmet Topal ve Uygar Mert Zeybek’in bulunduğu araca isabet eden kurşun “yorgun” olduğu için problemler bitti mi?
Kimse Topal ve Zeybek’in canına kast etmemiş yani...
Kimse Fenerbahçe üzerinden toplumsal huzuru bozmak için ateş etmemiş.
Fenerbahçe’yi doğrudan hedefe koyan da yok...
O zaman mesele kalmadı; yabancı futbolcular da rahatlamıştır, yerli futbolcular da, futbol da!..
Biraz korktuk ama ülke huzura erdi!
Öyle mi?
Yahu ortada bir megakent ve üzerinde uçuşan mermiler var.
Üstelik şehitlerin cenaze namazı farz namazlarını geçmiş bu memlekette. Kendi topraklarımız üzerinde kendi ordumuzun helikopterine uçaksavar ile ateş açılıyor.
Yorgun morgun... Çift camı delip geçmeye kalkan o çekirdek Topal veya Zeybek arabaya binerken kafasına saplansa ne olurdu?
Bırakın Mehmet’i, Uygar’ı... Çarşıya giden teyzeye, okula giden öğrenciye falan değseydi ne olurdu?
Ne oldu, bulundu mu kurşunu sıkan?
Bulunsa ne yazar?.. Belki toplumsal bir olaya müdahale eden polisin silahındandı.
Anormal olan, İstanbul’un üzerinde kurşunlar uçuşması. Planlı, kötü niyetli bir saldırıdan daha kötü olan bu aslında.
Hadi futbol üzerinden anlatalım:
Biz alıştık.
Kimse yabancılardan da alışmasını beklemesin sakın.
Yabancı sınırlamasını, seyirci yasağını yorgun kurşunlar geri getirirse şaşırmayın.