Kimsenin gözü yok!.. Artsın, azalmasın… Lakin böyle giderse, Süper Lig’in “Fenerbahçe-Galatasaray şampiyonluk ringine” dönüşmesi, diğer takımların sadece “üç puan tedarikçileri” haline gelmesi kuvvetle muhtemel.
Çünkü her ikisi de standart üstü, büyük yatırımlı, kaliteliler.
İşin “rantabl” olup olmamasına bakılmadan, dış rekabete uygun, ithal girdisi yüksek ihraç malı gibi özenle imal edildiler.
Ligin geride kalan sekiz haftasında tüm maçlarını kazanan yeşil sahaların definecisi Fenerbahçe 24, sadece ilk maçta berabere kalıp yedi maçı üçer puanla tamamlayan yenilmez Galatasaray 22 puanda. En yakınlarındaki 7/5 puan aşağıda.
Aralarında Beşiktaş ve Trabzonspor gibi “kronik” şampiyonluk iddiasına sahip takımların da olduğu takipçilerden ve “akut” şampiyonluk adaylarından şimdilik ayrıldılar, çok yakında kopacaklar.
Tabi, işler böyle giderse!..
Futbolun istatistikleri, bir sezonu her maçı kazanarak bitirmenin, hatta birkaç beraberlik alıp hiç yenilmeden tamamlamanın neredeyse imkansıza yakın olduğunu söylüyor. Zaten en az iki kere birbirleriyle oynuyorlar sonuçta.
Futbol, atletizm ve yüzmeden sonra insan unsurun en etkili ve yetkili olduğu bir mücadele… Ortada “alet” olarak bir tek meşin yuvarlak var. Gerisi insan… Günü gününe uymayan, performansı inip çıkan, sadece fizik gücü değil beyin kimyası da kaslarına hükmeden, etiyle kanıyla insan; Formula 1’deki gibi canavar motorlar yok kimsenin altında.
Yetenek baki ama adına “verim” denilen yeteneğin işe yarar hali “gün olur alır başını gider” sahadan… İnsanlık hali.
Fenerbahçe ve Galatasaray bunu çok iyi biliyorlar. Alternatifli çalışıyorlar. O da yetmiyor, yöneticiler laf arasına olası puan kaybedilme süreçlerini de sıkıştırıyorlar ki, gün geldiğinde dehşet ve panik asgari düzeyde kalsın.
Tabi aynı şartlar rakipler için de geçerli…
Peki, dün tekleyenin yarın uçmayacağı, o uçuşun Galatasaray ile Fenerbahçe’nin zorunlu inişine denk gelmeyeceği ne belli?
O hafta, bu hafta olmasın sakın?
Lig bir Milli ara daha yaşadı, soluklandı. Belki, bu sırada kartlar yeniden karıldı. Gün itibarıyla “flu” durumda.
Her ne kadar “favori” Galatasaray ve Fenerbahçe karşısında plase olsalar da Beşiktaş ve Hatayspor’da kazanma, olmadı puan alma potansiyeli vardı, belki daha da arttı!
Hem, Beşiktaş için adeta hayata dönüşü ifade ediyor Galatasaray derbisi. Beşiktaş’ın -şimdilik- emanet hocası için kestirmeden beş-on yıllık kariyer anlamında.
Futbolculara gelince…. Bugünden sonra ya orta sıraların takımında top koşturacaklar ya da Galatasaray’ın el frenini çekenler olarak artık şampiyonluktan dem vuracaklar. Bir de “derbilerin favorisi olmaz” diye sık sık doğrulanan futbol gerçeği var.
Altını çizmek lazım. Kimse derbinin hakeminden medet ummasın!.. Ücretleri daha yeni yüzde elli arttırılmış hakemlere Galatasaray yöneticisinin “zam önerisi” tüm ihtimalleri sıfırladı ve Galatasaray’ın beklentisi aksine “salt adalet” noktasına çekti hakemi. Herhangi bir tarafa bir tek eyyam düdüğü, ya “rüşvet” ya “hiddet” kapsamına girer, adliyede biter.
Öte yandan, Zümrüd-ü Anka kuşu gibi felaketin ardından yeniden doğan Hatayspor’un, tam da yükseldiği döneme denk geldi Fenerbahçe karşılaşması. Hatayspor’unki toparlanış değil, yükseliş…Futbolcular inatçı, teknik direktör inatçı… Geride kalan maçları akıl, inanç ve emek sarmalı. Fenerbahçe’yi ara sıra kapıldığı -neyse ki, en fazla bir devre süren- melankolide yakalarsa, Kadıköy falan demez resetler unvanını.
Futbol böyle güzel. En güçlü takımlar bile sahaya çıktığında endişe taşımalı, hiç şans verilmeyenler puan cetvelini yıkıp yeniden kurdukları cetvelde kendilerine yer bulmalı.
O hafta, bu hafta mı yoksa?