Zihnimizi kudurmuş terörün dişlerinden biraz olsun kurtarabildiğimiz, farklı bir şeyle meşgul edebildiğimiz, bombasız kurşunsuz heyecanlanabildiğimiz, bir tek maçlar kaldı galiba...
O da başlama ve bitiş düdükleri arasında...
Hatta sahada futbolun dozu düşerse tribünlerin aklı yine kayıyor kayıplarımıza, acılarımıza, kızgınlıklarımıza.
Sanki travma sonrası stres bozukluğu için toplu terapi maçlar... Bir buçuk saatlik seanslar!
Osmanlıspor-Galatasaray maçı da aynı şekilde başladı, iki takımın birlikte taşıdığı “terörü lanetliyoruz pankartı” ile...
Saygı, acı, bayrak, İstiklal Marşı... Hançereleri yırtan “şehitler ölmez” sloganı.
Düdük çaldı, hepimiz maça döndük “ayıp ediyor muyuz” kaygılarıyla!
İçimiz o kadar çok kararmış yani...
Neyse ki, saniyeler dakikanın yarısını doldurmadan Webo’nun iki metreden direkten dönen topu herkesi havaya soktu.
3. dakikada solda şık paslaşmaların Bruma ayağından Yasin’e gelmesi onun da fırsatı değerlendirmesiyle gelen Galatasaray’ın golü ise tam anlamıyla yaşamın gerçeklerinden kopardı aldı seyredenleri.
Büyük bir avantajdı ama Galatasaray’ın tersine Osmanlıspor’un “B” planı vardı...
Avrupa’da ve ligde sıra dışı sonuçların takımıydı Osmanlıspor. Hızlıydı, sistemi vardı, rakibin topa daha çok sahip olması bile Osmanlıspor’un baskın taraf olmasına engel değildi. Hatta tercihi öyleydi; kaptığı toplarla kontratak yapmak için.
Galatasaray’ın golünden sonra her şey tersine döndü. Galatasaray ancak Osmanlıspor’un çıkarken kaybettiği toplarla etkili olabiliyor, onun dışında rakibin baskısına karşı koymaya çalışıyordu.
Kontratak takımı Osmanlıspor’un kanatlardan ağır baskısı ve topa hakim olduğu süreç vardı golden sonra... Artık Galatasaray’ın ilerdeki oyuncuları Yasin, Sneijder, Bruma ve Eren atıl durumdaydı ve lükse giriyordu. Orta sahası ise yok hükmündeydi. Osmanlıspor tek pasla orta sahayı aşıyor sürekli Galatasaray defansıyla karşı karşıya geliyordu ki, Webo üçüncü kez Galatasaray kalesini yokladığında golü bu fırsatlardan birinde attı.
Pas oyunu oynayan ve ortalama yüzde atmış topa sahip olan Galatasaray, ancak yüzde 38 topa sahip olduğu ve kalesinde pek çok pozisyon gördüğü, etkisiz kaldığı ilk yarıyı 1-1 gibi çok iyi bir skorla kapattıysa, o çok şikayet ettiği soğuk hava ile bozuk sahaya teşekkür etmeli. Çünkü oynayan Osmanlıspor olunca fiziki engeller en çok onlar için geçerliydi.
İkinci devre Galatasaray takımın boyunu kısalttı ve daha kompakt oynayıp topa sahip olmaya çalıştı. Osmanlıspor da hemen kendi formatına döndü... Topu kapıp hızlı ataklara...
Futbolun adaleti maçın berabere bitmesine izin vermek istemedi ve 85’te Webo, Osmanlıspor’a hak ettiği galibiyeti kazandırdı derken şans bir daha güldü Galatasaray’a ve bir dakika sonra Semih beraberlik golünü attı.
Galatasaray havadan ve sahadan korktuğu kadar kimseden korkmadan gelmişti Ankara’ya ama asıl korkması gereken kendi orta sahasıydı. Top rakipteyken işe yaramayan forvet hattıydı. Kanatları kapatamayan bekleriydi.
Galatasaray son üç haftadır galip geliyordu ama futboluyla değil; sadece skor tabelasında. Rakiplerine fırsat veriyordu çünkü... Kaderini rakibin becerisi yazıyordu. Osmanlıspor karşısında ise daha da ötesine geçti ve oyunu rakibe bıraktı. Aldığı puan Noel hediyesinden farksızdı.