Fenerbahçe’nin “küme düşmesi” artık bir “tabu” değil!.. Sözünü edene çemkiremiyor hiç kimse. Tam tersine, engel olmak için üzerine kafa patlatıp hesap kitap yapılması gereken zalim bir gündem. Bir gerçek.
Çünkü sahada yapacak bir şey kalmadı.
Üç hafta sonra bir de bakmışsınız “ihtimal” yarı yarıya.
Altı hafta sonra acı sonla yüz yüze.
“Bize olmaz” diyebilir mi dört işlemi bilen kimse?
Evet “çok büyük camiadır” Fenerbahçe... Lakin, dünya ne büyükler gördü ki, iskambil kağıdından kuleler gibi yıkıldılar.
Güvenmeyin Fenerbahçe tarihine... O, can simidi değil; sadece iftihar etmek için var. Çünkü, hayat geriye doğru anlaşılsa da ileriye doğru yaşanmak zorunda.
Bugün de bir tarih yazıyor Fenerbahçe. Maalesef kırık kalem, berbat cümlelerle.
Ve nasıl bitireceği de belli değil.
Beşiktaş, Rizespor, Başakşehir diye başlayan, içinde Ankaragücü, Galatasaray, Trabzonspor da olan ligin yakın geleceğinde kadro/hoca/yönetim “şebekesinden” hayata döndüren bir elektroşok üretilmezse şayet...
Birileri kızgın tavaya atılmış su damlası gibi avaz avaz sıçratmazsa Fenerbahçe’yi...
En akla gelmedik şeyi yapmazsa en olmadık zamanda...
İstediğin kadar “yok say”; acı gerçek vicdan azabı gibi duruyor ortada.
“Fenerbahçe küme düşebilir”!..
Hayret.
“Yaptıkları, yapacaklarının garantisidir” sözü boşuna söylenmemişse ne takımda, ne hocada ne de yönetimde böylesine “boyut değiştirtecek yoğunlukta” yakan/kavuran/dağlayan enerji kalmış olmalı işin acısı.
Topa bıkkın devlet memuru rutini ile dokunuyor topçu... Puan kaybını “takdir-i ilahi” görüyor.
Aynı taktik aynı söylemle aynı adamlardan farklı sonuçlar bekliyor hoca… Her kayıptan sonra aynı plağı çalıyor.
“Kendi günahına bak” diye yanıtlanacağını bile bile, adet yerini bulsun diye sağa sola atarlanıyor Başkan.
Yok mu kıvılcımlı bir adam Fenerbahçe’de?..
Gol atamıyorsan ağla bari be adam! Kramponunu at kaleye. Ağları ısır.
Eski tas eski hamamı değiştiremiyorsan Moses’i santrfor yap, Sadık’ı arkasına koy, takımı on kişi çıkart, delir, çıldır, hiç olmazsa Hoca’m.
Bırak “sezonluk Aziz Yıldırım kronolojisine göre” sağa sola gider yapmayı sayın Başkan... Selefin, takvime göre değil koşullara göre yapardı o işi.
Üstelik o sırada bir iddiası olurdu Fenerbahçe’nin!
En haklı olduğun anda bile isyanın “takımın feci hali ile” gölgeleniyor, atılan taş ürkütülen kurbağaya değmiyorsa, önce takımı düzeltmek lazım değil mi?
Artık fırça mı olur, para mı, prim mi, vaat mi bilinmez... Soruver Aziz Yıldırım’a, ayıbı günahı yok bunun; çok derin sorun.
Sahi... “Son nefeste Fenerbahçe” cümlesi Aziz Yıldırım’ın değil miydi?..
Fenerbahçe neredeyse son nefesini verirken nerede Aziz Bey? Niye topa girip yardım etmiyor da “Bu yönetim kendi kendini tüketsin” diye kulağının üstüne yatmış imajı çiziyor.
Duayen Ali Şen, başta Aziz Yıldırım tüm yaşayan Fenerbahçe kreması, el ele neden büyük bir gövde gösterisi ve destek organizasyonu planlamaz mesela?
Fenerbahçe’nin emekli büyük topçuları yeni koşullarda doğacak yeni fırsatlar için pozisyon belirlemek yerine, niye topluca bir antrenmana gidip çoğu kiralık yabancıların gözüne muazzam Fenerbahçe’yi sokmazlar?
Taraftardan bu kadar...
Neyi bekliyor Fenerbahçe eliti? Düşmeyi mi?
Bakın, Fenerbahçe küme düşerse tıpkı sağlığında “rahmetlinin” elinden tutmayanların kara gözlükler takım camiyi çelenge/çiçeğe boğması gibi iki yüzlü bir hüzün kaplayacak ortalığı.
Ki, böyle giderse beş haftayı bulmaz “geri dönüşsüz” nokta.
Sezon sonu “yıkım” olur.
“Tabu” ile uğraşırken Süper Lig “tapu”sunu da kaptırabilir kadim kulüp.
Neredesin ey büyük Fenerbahçe?