Pereira istediği kadar dalga geçsin… İstediği kadar sinirlensin! Fenerbahçe’ye dikte ettiği model, kanatları tıkayıp forvete adım attırmayan, bir-iki hızlı adamını ara topla buluşturan rakipler karşısında iskambil kağıdından kule gibi yıkılan bir sistem.
Olympiakos gibi “bir gömlek üstün” rakiplerin ise özel önlem almasına bile gerek kalmıyor; Kadıköy’de görüldüğü gibi.
Ne yapacağını bilemiyor Fenerbahçe! Önde basıp tempo yapmak, hızlı ve çabuk paslaşmak, kanatları çalıştırmak sistemin olmazsa olmazı ama yaparsa gol yiyor rahat rahat.
Fenerbahçe’yi kendi ayarındaki, hatta çıtası daha düşük takımlar karşısında rakip ne kadar izin verirse onu oynayacak kadar “edilgen” hale getirdiği gibi, güçlü kompakt takımlar için hiçbir işe yaramıyor.
Peki neye yarıyor?
Olympiyakos yenilgisine “hezimet” deniyor Fenerbahçe lügatinde.
En azından şimdilik “gerçek” böyle. Gerçeklerden kızarak, dalga geçerek kaçamazsınız bay Pereira.
UEFA Avrupa Ligi de mundar oldu bu arada… Artık grup ikincisi olup 32’ye mi girer, üçüncü olur Konferans Ligi’ne mi devam eder Fenerbahçe; orası belli değil.
Üç gol yiyen Altay olmasa Olympiyakos maçı “kaç sıfır” biterdi, hesaplamak bile zor.
Çünkü 6. dakikada ikram edilen golden sonra ilk devreyi tek isabetli şutla kapatan, ne tempo ne önde baskı yapan, sahada ruh gibi dolaşan futbolcular topluluğuydu Fenerbahçe. Rakip kapanmış, Fenerbahçe ceza sahasına bile yaklaşamıyordu. İlk yarıdaki oyunu ile maç doksan dakika değil 9 saat oynansa beraberlik golü falan bulamazdı Fenerbahçe.
Kapalı defansı açamayan, açmaya çalışınca arkada bol bol boş alan bırakan Fenerbahçe nasıl kazanacaktı ki?
Mesut olmayınca… Yerini asla dolduramayan ufak tefek Pelkas ile diğer kanattaki minyon Rossi, dev gibi Olympiakos savunması yanında ağabey kardeş gibi durunca… Gustavo üst üste doksan dakikalardan patinaj yapmaya başlayınca… Takımın en güvenilir savunmacısı Szalai “kişisel hatacılar” kervanına katılınca, Fenerbahçe antrenman boksörüne döndü Olympiakos karşısında.
Ne Valencia’nın yırtınması yetti ne Mert Hakan’ın iki bloğu iletişimde tutma çabaları ne de Min-jea gayretleri.
Yine dua etsin Fenerbahçe, Onyekuru gününde değildi.
Hem defansı, hem ofansı sıkıntılı Fenerbahçe ikinci devre için sahaya çıktığında Pereira’dan hamle bekleyenler şaşırdı!.. Belli ki, Fenerbahçe’nin Portekizli hocası, beklenen hamleyi futbolcuları önde baskıya ve tempoya “azmettirerek” yapmak istemişti.
“Pasta olmadı, aynı malzemeyle yahni yapalım” yaklaşımı!
Bu çılgın temposunu sınırlayan on dakika içinde Olympiyakos’un da şaşkınlığından yararlanarak birkaç pozisyona girdi Fenerbahçe. Pelkas’ın ayağından kale direğini yokladı. Ama sürdürülemezdi.
Hemen ardından orta sahalar hızlı geçilen git-gel’e döndü oyun… Ve Olympiyakos’un ikinci golü geldi. Pereira’nın Rossi ve Gustovo’yu çıkarıp Berisha ile Zajc’ı alarak oyuna ilk müdahalesi, skor 0-2 olduktan sonra.
“Dostlar alışverişte görsün” meselesi!..
Beş dakika sonra üçüncü gol geldi ve işin ilginç tarafı golün en günahsızı golü yiyen Altay’dı… İkisinde de Altay ilk şutu çeldi, Fenerbahçeliler rakip kalede baskı kurmaya çalıştıklarından dönen topu Masouras tamamladı.
Hem Fenerbahçe hem de ülke puanı sıralamasında Yunanistan’ın nefesini ensesinde hisseden Türk Futbolu adına talihsiz bir akşamdı.
Kim verecek hesabını?
Mesut Özil’i yatağa düşüren grip virüsü mü, yoksa “sistemde” mi virüs var?