Terör, “tümör” gibidir... Sinsidir. Ölümcüldür. Kuralsızdır... Çağın vebasıdır. Keşke hiç olmasa... Lakin yakalanmışsınız bir defa!
Bilirsiniz hastalığınızı. Mücadele edersiniz. Moral bozmamaya güçlü olmaya çalışırsınız ama bir de bakarsınız metastaz yapmış!..
Büyük bir şok yaşar sarsılırsınız.
Ne yapacaksınız?
Mücadeleye devam etmek, direnmek, onu yenmek zorundasınız.
Çökmek, tırsmak, yasak savmak yok...
Hatta eskisinden daha büyük bir çaba içinde olmalısınız. Yeni ilaçlar, yeni moraller, denenmişleri kat kat aşan motivasyonlar gerekir her şeye rağmen.
Atatürk’ün adıyla şereflendirilmiş en büyük uluslararası havaalanımızda ironik bir şekilde “dinci” maskesiyle ortaya uç veren tümör, aynen böyle bir vakadır.
***
Masum insanların kanıyla yıkanan yaratıklara söylenecek söz yok... Anlamazlar. Anlasalar insan sınıfına dahil olurlar ve bu katliamları yapmazlar zaten.
Çare uzmanlarda ve kendimizdedir.
Hastalık belli... Bizden alıp götürdükleri ortada... Durmaya, iyileşmeye niyeti olmadığına göre ne lazım şimdi bize?
Önce elimizde hazır olanlar!.. Bugüne kadar atıl durumda bekleyen takviyeler.
İlk sırada “kitlesel tepki”.
‘Spor’ da bu kitlenin parçalarından biridir. Hem de yaygın, kalabalık, etkili ve organize bir parça. Ayrıca çok duyarlı.
***
Evet... Atatürk Havaalanı’nındaki katliama hemen her kulübümüz tepki gösterdi, kınadı...
Sağolsunlar...
Lakin internet sayfalarındaki bu “sanal” duruşlar sıktı artık.
Artık “gerçek” insanların “gerçek” tavırları, gerçek “karşı çıkışlar” zamanı. Ayrı ayrı değil, bir kılıcın molekülleri gibi sımsıkı.
Mesela... En azından olay mahalli İstanbul’un kulüp başkanları gece yarısı bir telefon trafiğine girseler ve dün sabah Atatürk Havaalanı dış hatlar gelişine kulüp flamalarıyla çiçek bıraksalar, çakı gibi durup kısa bir ortak açıklama yapsalar, taraftar organizasyonlarını ortak şekilde ve aynı yerde kol kola “teröre hayır” yürüyüşüne çağırsalar, yanlarında takım kaptanları falan da olsa, daha güçlü bir ses çıkmış olmaz mıydı futboldan?..
Her biri farklı notadan internet kınamasıyla yetinmeselerdi, Türkiye’nin dününü/bugününü şehit haberi almış tribünlere çevirselerdi insanlar sokaklarda derdine mi yanardı, futbolun dev kemoterapi dalgasını mı konuşurlardı dün/bugün ve yarın.
Ama hayır... Aralarındaki onlarca eski mesele yüzünden böylesine ölümcül bir vakada bile omuz omuza görünemiyorlar. Çıkardıkları ses de cılızlaşıyor.
Terör İstanbul’un tepesinden Hakkari’nin tırnağına kadar sarıyor kendilerinin de yaşadığı vatanı... En çok onların kullandığı hava alanına kadar girmiş. Bırakın vatanı, milleti; kendi temel içgüdülerinin ilk sırasındaki “yaşam hakkını” bile tehlikeye sokuyor. Bizim için olmuyorsa kendileri ve kendilerinden çok sevdikleri kulüpleri için yanaşsalar bari.
Yok... İnternetten transfer haberi yalanlama ölçeğinde terör karşıtı açıklama! Yahu aynı şeyi Avrupa’daki kulüpler de yaptı.
***
Elbette içlerinin yandığını, yüreklerinin sızladığını biliyoruz ama ellerindeki güçle verdikleri tepkinin asimetrisinden bahsediyoruz.
Toplumu peşinden sürükleyebiliyorsan, bunu sadece maç kazanmakla, hakemi baskı altına almakla, forma satmakla sınırlama böylesine ölümcül bir durumda; değil mi?
İlla bir yönetim kurulu üyesi, bir futbolcu mu olmalıydı o anda havaalanında?
Böyle giderse ne yabancı futbolcu gelir, ne kimse korkmadan deplasmana gidebilir ne de kulüpleri için ölmeye hazır olduklarını söyleyen milyonlar maça gidebilir.
İnternet hesabından “kınama” ile olmaz bu işler.
Emek, çaba ve gerçek insan ister. Sokakta, meydanda, medyada bas bas bağıran futbol idolleri mesela. Başkanlar, kaptanlar, taraftar organizasyonları, tutun elimizden terörün üzerine sürün bizi!