Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sayın Bakanımız, Federasyonumuz ve Kulüpler Birliğimiz elbirliği ile ligi bir hafta erteleme kararı alarak en doğrusunu yaptılar.
Bir yandan silkinmek, durumu idrak etmek, düzeltmek için fırsat yaratırken bir yandan da sektörü ve müşterileri “ayağını denk atmaya” davet ettiler.
Sorumlusu bir örgütse “bizi yıldıramazsın” mesajı, şayet bir veya birkaç meczupsa onları yaratanlara “dikkatli olun” ikazı.
Suçu işleyen ve sebebi belli değilken başka ne olabilirdi ki?
Hem “azı karar, çoğu zarar” kuralına uygun oldu kepenk kapama, hem de “böyle gelmiş böyle gitmez”in altını çizdi.
Anlayana “ya düzelecek ya altın yumurtlayan kaz kesilecek” mesajıdır bu.
Şimdi asıl önemlisi topsuz ama gırtlağına kadar futbollu haftayı nasıl geçireceğimiz!
“Cadı avı yaparak” mı, “günah keçisi arayarak” mı yoksa kurşun yemiş futbolun “yaralarını sarmaya çalışarak” mı.

Haberin Devamı

Beterin beteri

Ben ümitsizim doğrusu.
Kötü senaryo:
Fenerbahçe’nin suikastı joker haline getirip “oyunu” kazanmak için her zeminde kullanmasıdır... Sorarım size; “biz yokuz” yerine “düzelene kadar oynamamak niyetindeyiz” deklaresi, önerilerden işimize geleni tercih ederiz anlamına gelmez mi...
Trabzonspor’un burnundan kıl aldırmayan uzlaşmasız tavrını korumasıdır... Ki, ilk andan itibaren “silahlı saldırı kötüdür” ama “bizim stratejimizi değiştirmez” mesajı veriyorlar değil mi...
Suikastın sanıksız kalıp bir örgüte zimmetlenmesidir. Olmadı mı?.. Meçhulun defterine yazıp siyaseten menfaatlenmek ulusal alışkanlığımız değil mi...
Birisi yakalanırsa da iki sene yatıp çıktığında tribün lideri olmasıdır... Bakınız; dünün suçlularından yaratılmış bugünün kahramanları.
“Beterin beteri” dedikleri böyle olur.
İyi senaryo mu?
Tek şartı ve başlangıç noktası “iyi niyetli” adamlardır.
Yani çok zor.

Tutmayın yabancıları

Duydunuz “yabancı futbolcularımızın” çığlıklarını!
Emenike çok korkmuş... Ki, yerden göğe haklıdır ve 3 Temmuz’da ifade verme ihtimali doğduğunda tırsıp Rusya’ya tüymüş bir yıldız olarak, bundan böyle durursa kabahat sayılır...
Alves, Portekiz’deki dostlarının “beli silahlı insanların sokaklarda dolaştığı tehlikeli bir yer” şeklinde “Türkiye imajına” sahip olduğunu açıklayarak hem acı gerçeği şamar gibi indirdi hem de niyetini belli etti. O dursa, dostları bırakmaz artık.
Sow ses etmedi... Lakin eşi, viyadük pususunun sabahında çocuğu da alıp Fransa’ya uçunca, anlaşıldı ki Türkiye’deki son sekiz haftaya girdi.
Kurşunu yiyen otobüstekilerden başladı olay, kurşunu yiyen futboldaki tüm yabancılara dalga dalga yayılacak.
İsterlerse serbest bıraksınlar yabancı futbolcu kotasını, “doğamızın kanunları” makul, hatta eskisinden az düzeye indiriverdi işte. Yerli futbolcuların fiyatı artarmış...
Hak ediyorlar ama... Ağır ateş altında futbol oynamak kolay mı?

Haberin Devamı

Hani vatanseverdiniz

Trabzonspor Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi Yakup Aslan, saldırının ardından hava alanına gidip Fenerbahçe Asbaşkanı Mahmut Uslu’ya “geçmiş olsun” dedi; başına gelmeyen kalmadı.
Seç beğen al “budala, satılmış, hain”den birini!..
Neden?..
Gönül almaya çalışırken, “Biz kimseyle düşman değiliz. Digitürk pastasından hisse almak konusunda Trabzonspor’u savunan Aziz Bey’di” demiş.
Vay sen misin söyleyen...
Başta Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, twitçiler kadar olmasa da yüklendi Yakup Aslan’a, “o cümleler yanlış” dedi.
Tamam da neresi doğru bu işin?

Haberin Devamı

Silah sıkılmış, yaralı var, Fenerbahçe topyekun ölümden dönmüş, konuşma arasında fazladan bir kibarlık mı sorun?
Bırakmıyorlar ki, yumuşama olsun.
Olumlu sözler edip olumlu yanıtlar almak fırsatı bile tanımıyorlar.
Oysa, hepsi bu vatanı “en çok seven” oldukları iddiasındalar.
Sayın Hacıosmanoğlu saldırı için “üst akıl” açıklaması yapıyor ya...
“Türkiye’yi karıştırmaya çalışan güçlerin eylemi” diyor ya viyadükteki pusuya...
İyi... Gereken nedir kötü planları boşa çıkarmak için?
Ne yapalım; viyadüğü mü kapatalım, futbolun kepengini mi indirelim sonsuza kadar da onlara kazandıralım?

Ne lazım vatanı, milleti, futbolu kurtarmak için?
Önlem, eylem, protesto, ertelemeyse erteleme tamam...
Ama dayanışma olmadan ne işe yarar?
Bir yandan “inadına” küskünlüğü unutup dost olmak lazım değil mi!..
Kucaklaşamasan da barışıp, öpüşmesen de anlaşıp “üst aklın” aklını almak gibi.
Belki Anadolu’nun göbeğinde tribün kapıları sonuna kadar açık yarımşar devrelik dört büyükler turnuvası ve yan yana oturan başkanlar fotoğrafı mesela.
Kudurur nifak odakları!
Dört büyüklerin dörder futbolcusundan ortak basın toplantısı.
Bağdat caddesinde şiddet protesto edip alkışlanan Trabzonsporlular, Faroz’da “biz ayrılamayız” diyen Fenerbahçeliler.
Durumdan vazife çıkar bir medya ve ellerini yıkayıp dişlerini fırçalayan yorumcu tayfası.
Valla ister gizli saklı örgüt olsun, ister hür teşebbüs psikopat; hepsi memleketi terk eder.
Yöneticileri Boğaz’a alalım yemeğe... Yesinler, içsinler, anlaşsınlar; bir daha birbirlerine “yer misin yemez misin” girişmesinler.

Ne o; hiçbirini kaldırmıyor mu mideniz...
Birkaç iyi niyetli laf bile yeter sayın beyzadelerimiz.
Trabzonspor başlamış bile... Yöneticin bir adım atmış. Muhtemelen aynı şekilde karşılık bulacak. Nedir bu frene köküne kadar basmak?
Evet... Hepiniz vatanseversiniz.
Öyleyse seçiniz; vatan mı siz mi?