Her şeyden önce alkışlar ve tebrikler Beşiktaş’a... İlk yarıyı lider kapatarak adına şampiyonluk denilen büyük mühendislikte kaba inşaatı tamamladı, geriye “ince” işler kaldı!
Yanlış anlaşılmasın; o ince işler, formu sezon sonuna kadar sürdürmek, gaza/dolduruşa gelmemek, tahriklere aldırmamak, içerde hır çıkarmamak falan...
Yani Beşiktaş’a en uygun olan.
Açık konuşalım; bu ülkenin taraftarı olmayanlar tarafından da izlenen ve takdir gören belki de tek takımı olması boşuna değil Beşiktaş’ın...
Eskiden duruşu, yönetimi ve taraftarı ile sınırlıydı bu sempati... Artık yanına futbolu da eklendi.
Formula 1 yarışında televizyon karşısına “kaza olsa da seyretsek” diye kurulanların futbol versiyonlarını geçin... Beşiktaşlı olmayanların çoğunluğu, bireysel becerileri çarkın dişlileri kusursuzluğunda ve tüm çarkı döndürmeye adayan takım ruhunu başka yerde bulamadığından bakıyor Beşiktaş’a.
Futbol imalatında şu anda en iyi marka olduğu için tercih ediyorlar.
Başarının bahanesiz, sızlanmasız emekten geçtiğini kabullenmesini takdir ediyorlar.
Maça gelince...
Atakla başlayıp tempoyla bitiren, doksan dakikaları taşkın dereler gibi sürükleyen Beşiktaş’ı nasıl durdurabilirdi ki Torku Konyaspor?.. Aynen ilk yarıdaki gibi.
Bir kere alanlarını ve savunmayı ezberlemiş bir takım olacaktınız. Sonra önde hatta Beşiktaş yarı alanında baskı yapacak, Atiba’yı geride bıraktıracak, Oğuzhan’ı ondan uzaklaştıracaktınız.
İlerde çoğalmasına engel olacaktınız Kartal’ın.
İlk devre tamamını yaptı Torku Konya ve Beşiktaş’ı biraz sarsak, biraz karışık ve çok telaşlı bir takım haline getirdi; ciddi sıkıntı yarattı.
Ama Beşiktaş’ın da usta bir hocası vardı.
Takımın boyunu biraz kısıltması yetti Beşiktaş’a. Daha 50. dakikada Beşiktaş ilk defa rakip ceza alanında çoğaldı ve ilk yarının etkisiz yıldızı Oğuzhan soğukkanlılığı taçlandıran golünü attı. Çünkü ayaklarını kelepçeleyen baskıdan çıkmıştı. Oğuzhan ikinci yarı tam anlamıyla bir futbol resitali verdi kendisinden her zaman beklendiği gibi.
Daha sonra Şenol Güneş’in sinirli Querasma’yı oyundan alıp yerine koyduğu Olcay, ilk pasını asiste çevirdi ve Gomez ikiledi. Bu da topla hızlı dikine giden adam farkı ve “teknik direktör etkisi”nin lugat anlamı.
Tempo ve devamlılık Konya’nın değil Beşiktaş’ın işiydi aslında... Konya’nın baskı temposunda, baskı devamlılığında pili bitince Gökhan da golleri üçledi.
Şenol Güneş’in oyunu ne kadar okuduğunu, ne kadar iyi dokunduğunu belgeleyen bir başka örnek ise Gökhan- Kerim değişikliğinden 6 dakika sonra Kerim’in dördüncü golüydü.
Takım olan yetenekli futbolcuların, bilge bir hocayla birlikteliğinin tadına doyum olmuyor, onu kimse durduramıyordu.
Evet... Beşiktaş’ı herhangi bir Süper Lig takımımız bunaltabilirdi... Ama Torku Konya gibi en fazla bir devre.
Aslında bu maçın önemi, Beşiktaş’ın geriye düştüğü Galatasaray ve Osmanlıspor maçlarında gösterdiği gibi artık doksan dakika içinde sorunları anlayıp çözecek duruma gelmesi.
Yarısı halledilmiş şampiyonluk hedefi için en gerekli şey yani.
Ne diyelim; nazar değmesin.