Fenerbahçe’nin bitmesi için gün saydığı “hüzünlü süreci” en kestirme yoldan Ümit Özat söyledi maç önü konuşmasında:
“Göz önünde olan maçlar dışında futbolcularımı motive etmek kolay değil”!..
Yani... Gençlerbirliği ne düşme tehlikesi ne de Avrupa ihtimali olan bir takım. Fenerbahçe’nin esamesi bile okunmayan bir sezonun sonunda futbolcular niye Fenerbahçe maçına asılsın...
Acı ama gerçek.
Fenerbahçe “yenmesi kıymetli takımlar” listesinden bile silinmiş bu sezonda.
Ümit Hoca hiç yakınmasın; aslında elinde avucunda motivasyon gerekçesi kalmayan Fenerbahçe.
Galatasaray’ı geride bırakmayı geçin... Bu takımın çoğu o rekabetin farkında değil belli ki.
Ligi dördüncü yerine üçüncü bitirip gelecek sezon bir eksik ön eleme oynamak ve bir hafta fazla tatil yapmak çok daha iştahlandırıcı olabilirdi ama seneye kim kalacaktı ki bu takımda!
Baksanıza, Advocaat son maçtan önce kaçmak istiyormuş.
Gençlerbirliği takımı hâlâ Fenerbahçe’ye değer veriyor olmalıydı ki, ligin gol atma ve yemede en cimrilerinden olmasına karşın maça önde basarak başladı. Bekleyip hızlı çıkan ve rakip kalede bu taktikle tehlike yaratan ev sahibi, o yirmi dakikanın neredeyse yarısını Fenerbahçe’nin savunma bölgesinde oynadı ve gol aradı.
İlk yarının son saniyesinde attığı gol ise alıştığı tarzın uzantısı. Kornerden dönemeyen ve faulle oyunu kesen Fenerbahçe ve kalesini sallayan Selçuk. Bu şık serbest vuruştaki tek sorun, Fenerbahçelilerin baraja giren Gençlerbirliği futbolcularına engel bile olmaya kalkmamalarıydı. Belli ki Volkan’ın görüşünü kapatacaklar... İtiş kakış yapar uzaklaştırır insan değil mi?.. Tepkisizlikleri Fenerbahçe’nin ruhsal durumu hakkında iyi bir ip ucu veriyor.
İlk yarıyı galip kapatmak kötü oyunun daha iyisi olan Gençlerbirliği’nin hakkıydı. Çünkü Fenerbahçe’de tek çalışkan Alper’in ortaları isabetsiz, Sow isteksizdi. Lens takımın yükünü taşımaktan bıkmış, Van Persie yaşlanmış gibiydi.
Rakip pas oyununa izin vermiyor, top Fenerbahçe’deyken arkayı beşleyip en iyi yaptığı iş olan savunmayı güçlü tutuyordu.
Gençlerbirliği kilidini ancak ikinci yarıda açabildi Fenerbahçe.
Çünkü Advocaat, Alper’i sola gönderdi, Sow’u santrafora çekti, arkasındaki Van Persie biraz rahatladı. Daha doğrusu Gençlerbirliği’nin ezberi bozuldu.
Sonrası İsmail’in çizgi üstündeki penaltısı ve yine duran toptan Van Persie’nin ikinci golü... İtiraz etmesinler penaltıya; çizgiler dışarıya doğru sahanın devamıysa penaltı geçerli.
Fenerbahçe tatsız tuzsuz maçta, sıfır motivasyonla Gençlerbirliği’ni mağlup ettiyse bunu (sebepsizlikten) Avrupa Şampiyonu olan basketbol takımının itmesine bağlayabiliriz ancak...
Bilemiyorum; belki mahçup oldular, belki özendiler, muhtemelen “ayıp oluyor ya” dediler.
Aynı forma aynı kokart; ikisi de topla oynanıyor, biri Zevk öteki eziyet veriyor. Hiç olmazsa milyonların keyfine limon sıkmamak kulübün tadını kaçırmamak için kazanmış olmaları kuvvetle muhtemel...
Kendileri için bir şey istiyorlarsa namertler!..