Fenerbahçe, Olympiyakos’un teşhis koyup zalimce deklare ettiği “sistem ve oyun eksikliği sendromunu” Kasımpaşa ile tedavi edemedi; sadece pansuman yaptı. Sorun olduğu gibi duruyor.
Bardağın dolu tarafına bakarsak, uzak ara üstün olmasa da istekli, tempolu oynayan ve mücadele eden bir Fenerbahçe vardı ilk yarı… İkinci yarı mücadele dışında bir şey kalmadı! Fenerbahçe 2-1’i mi koruyacak, farkı mı arttıracak karar veremezken, Kasımpaşa domine etti maçın yarısını. Misafir takım ilk yarıda savunma ile geçen zamana acımış olmalı!
Çünkü, Pereira “tersinden” Avrupa Tarihi yazan takımı değiştirmiş, beş farklı oyuncu serpiştirmişti forvete ve orta sahaya. Serdar Dursun ile Berisha’dan oluşan çift forvetle “sistem inadını” biraz da olsa kırmıştı. Santraforların arkasında on numara pozisyonunda Rossi vardı. Hem de Mesut kulübede otururken!
Kasımpaşa ise hiç de kale önüne otobüs çeken bir takım olmadığı halde Kadıköy’e 4-5-1 gibi çift kat zırhla gelmişti.
Pereira’nın bu Gustavo’ya kastı var galiba. Bu sefer yanına (ilk on birde ilk kez) Crespo’yu koymuştu ki, Brezilyalı iyice koşsun sahada yığılıp kalsın!
Maç Olympiakos karşılaşmasının ikinci devresinde ilk on dakika gibi başladı. Hızlı baskılı ve sürdürülemez tempolu bir Fenerbahçe. Kanatlar çalışıyor, Berisha hız ve mesafe rekoruna gidiyor, Serdar Dursun gol kokluyordu. 16. dakikada Berisha’nın ilk golü rakip defanstan sekip kaleciyi gafil avlayıp girdi ama Berisha o dakikaya kadar harcadığı eforla hak etmişti. Berisha yazılı sınavı geçti de Crespo hala sınav salonunu bulamadı!
Golden sonra bir süre daha oyunu rakip sahaya yığdı Fenerbahçe. Berisha ikinci topları topluyor, Ferdi ile Muhammed kanatları işletiyordu. Ancak maç direk rakip kaleye oynanıyor, takımın boyu uzuyor ve büyük efor gerektiriyordu. Yarım saat bittiğinde kondisyon yetmemeye başladı. Yetmezmiş gibi, rakip orta saha bloğundan iki kişiyi daha forvete ekleyince, Yusuf, Eren ve Umut ile hızlı çıkışlara geçince maça ortak olma sinyalleri vermeye başladı.
Neyse ki, ilk yarının son saniyesinde Gustavo’nun santrası olmayan golüyle 2-0 öne geçti Fenerbahçe. Yoksa işi zordu.
İkinci yarı Fenerbahçe’nin farkı arttırması beklenirken Kasımpaşa Dirar ve Sakıp’ı alarak çok iyi iki hamle yaptı. Rakip kaleye akışın düzenli ve sağlam olmasını sağladı. Zaten Kasımpaşa’nın ilk kaleyi bulan ve Altay’ın muhteşem refleksi olmasa kesin gol olması beklenen Eysseric’e pozisyonu yaratan da Dirar’dı.
Fenerbahçe sebebi belli olmayan şekilde topu Kasımpaşa’ya bıraktıkça rakip baskı dozunu arttırdı. İkinci yarının tamamı istekli, agresif olan Kasımpaşa’ydı. 52. dakikadaki golünden sonra daha de ümitlendi. Fenerbahçe’yi kendi sahasında ablukaya aldığı süreçler bile oldu. Çünkü Fenerbahçe’nin sistemi ancak rakip izin verdiğinde çalışıyor, rakip baskılı oynayınca sistem gelip Fenerbahçe’yi vuruyordu yine!
Devre başlarken Zajc’ı koyup Crespo’yu çıkaran Pereira, Kasımpaşa’nın ofansif futbolundan faydalanmak için arkadaki boşlukları değerlendirmesini beklediği Valencia’yı aldı Serdar Dursun’u çıkardı. Dönüp dolaşıp Valencia’dan medet umuyor Fenerbahçe. Çünkü tartışılmaz bir santrforu yok.
Rossi’den bile gol umuyor dev gibi takım. Yahu, 61. dakikada Berisha’nın soldan alçak bir pası var; Rossi kıpırdamadan kale önünde dursa çarpar girer… Vurdu dışarı attı adam. Daha sonra yerini Mert Hakan’a bıraktı da önde top tutan biri daha oldu Fenerbahçe’nin 2-1’i koruyabilmesi için.
Evet… Fenerbahçe kazandı. Kadıköy’ün üstüne çökmüş Avrupa bulutlarını dağıttı ama sezonun dörtte biri bitmek üzere hala olması gereken -daha doğrusu vaad edilen- yerde değil takım. Futbol olarak tabi!
Liderlik iyi de… Sistemin oturması, Sarı-Lacivert futbol tarzının ortaya çıkması yeni bir Milli Maç arasına kaldı. Korkarım ara transfere de kalabilir!