Pereira benim hasmım, düşmanım, rakibim değil!.. Yolda omuz da atmadı, arkamdan laf da etmedi. O giderse yerine geçecek teknik direktör akrabam falan yok.
Neden yazdım bunları?
Çünkü öyle denk geliyor ki, sürekli eleştirmek durumunda kalıyorum Hoca’yı.
Bıktım... İstemiyorum... Ama mecbur kalıyorum.
Pereira mecbur bırakıyor.
Hani, tarihin en iyi Fenerbahçe kadrolarından birini mundar etmekle kalsa, baskı vaat edip savunma oynatsa... Sonra savunmayı en iyi futbol olarak dayatsa... En sonunda takım oyunu ileri taşımaya çalışınca “olduk işte” deyip hangi söylediğinin doğru olduğu anlaşılamasa... İyi!
Sahada kalır hiç olmazsa eleştiri.
Ama “futbolu kontrollü, lafı kontrolsüz” Pereira’nın.
Öyle şeylere balıklama giriyor ki, yapacağınız her eleştiri kişiliğine, tarzına, düşünce yapısına uzanıyor ister istemez.
İstemiyorum... Mecbur kalıyorum açıkçası.
Bir teknik direktör “Başkan size talimat verdi mi” sorusunu nasıl yanıtlar?
“Hayır” der... Gülümser.
Veya “o kulübün patronudur, görüşürüz, buna da talimat denmez” falan diye geçiştirir değil mi?
Hele, “maç sırasında futbolcu değiştirme talimatı mı verdi” sorusu, asla yanıtlanmayacak, asla sinirlenilmeyecek, asla ciddiye alınmayacak, aşağı tükürsen sakal-yukarı tükürsen bıyık açmazı.
Söz gümüş, sükut altın o anda.
Bırakın itidalli davranmayı, “o kim oluyor” mealinde bir yanıt, o kulüpten bir sezon önce kovulmuş bir teknik direktörün cevabıdır ancak.
Pereira “Başkan şu oyuncu girsin derse, o oyuncu giremez” diyor!
Vay be...
Başkan, ya şu hoca gitsin-bu hoca gelsin derse?
Burası Türkiye... Vakti zamanında Mustafa Denizli’ye yedek kulübesi yanında görevli polis memuru bile “şunu çıkar-bunu al” demişti.
Zamanı gelir kırk bin kişi bağırır oyuncu değiştir diye... Doğrudur-yanlıştır. Her yiğidin yoğur yiyişi ayrıdır; her ülkenin futbol yaklaşımı farklı olduğu gibi.
Hele Fenerbahçe... Hele Aziz Yıldırım.
“Adam rakipleri tanıyamadı bir türlü diyorduk”, daha Başkan’ı tanıyamamış!
Neredeyse “söyleyeni kulağından tutar atarım” diyecek.
Tercüme mi yanlış acaba?.. Çünkü lafa “benim ve evlatlarımın sağlığı çok önemli” gibi bağlantısız bir cümleyle başlıyor.
Allah ailesine sağlık, sıhhat, Pereira’ya da yeni bir iş versin.
Çünkü Fenerbahçe’de suyu ısındı.
Nereden anlıyoruz?..
Fenerbahçe’de kapının eşiğine gelen herkes, belki yanında çalıştığı süre içinde biriktirdiklerinden, belki en üsttekine efelenerek kahramanlığa heveslenmeden, Başkan’a ufaktan atarlanmaya başlar.
Pek bilinmez ama o adam “işe yarayan cinstense”, Aziz Yıldırım’a ani bir hoşgörü hakim olur ve adamın Fenerbahçeliliği uzar. Köprüyü geçene kadar.
Lakin Pereira’nın ne kadar faydalı olduğu diyalektik bir konudur. Fena halde tartışmalıdır. Su kaldırır. Hatta suyu çıkmıştır!
Görünen o ki, Fenerbahçe Pereira’ya rağmen toparlanmaktadır.
Hayır, hakkını yemiyorum Hoca’nın.
Mesela Fenerbahçe savunma kanatlarına bakın. Uzun süre Pereira tarafından prangalandılar, sonra özgürlüklerini ilan ettiler ve Fenerbahçe rakip sahaya taşındı.
Sonra Diego... Sezon başı Pereira tarafından üzerine çarpı atılan Diego, şimdi kurtarıcı.
Van Persie, neredeyse elinin tersi ile itti Pereira’yı; araya başkaları girmese muhtemelen Pereira giderdi.
Fenerbahçe düzeldi mi?
Ne gezer... Biraz dişli bir takıma çatınca çaresiz kalıyor. Ancak rakip eksilirse tempo yapıyor.
Beni bırakın, Volkan Demirel’i dinleyin:
“Yan toplarda zaaf yaşıyoruz. Gol pozisyonuna giremiyoruz. 1-0 olsun bizim olsuna razı durumdayız”!..
Pereira hâlâ “kadrom dar” diyor. Biraz daha geniş kadro olursa 12 kişi oynayabilecekmiş gibi. “Kadrom dar” lafı başlı başına iftiradır kulübesinden şampiyonluğa oynayacak bir takım daha çıkarması mümkün takıma.
Hoca inanmamışsa, cemaat çekirdek çitler maçta!
Fenerbahçe’nin şansı, futbolcuların “Fenerbahçeliliği” Pereira’dan daha iyi kavramış olması.
Pereira, Başakşehir maçı ardından, rakibi kutlasaydı. (Rakibi yücelt ki, sen büyü) Dirençli bir rakip olduğunun altını çizseydi.(En iyi mazeret) Planlarını bu sebeple tam uygulayamadıklarını söyleseydi. (Planı varmış gibi) Bir gollü galibiyetler bana da yetmiyor falan gibi mesajlar verseydi. (Külahıma anlatsın) Talimat ile ilgili soruları geçiştirseydi. (Zeka göstergesi) “Kadrom dar, yerim dar, yenim dar” hikayelerini bir tarafa bıraksaydı. (Oynatamayana niye alsınlar) İnanmasa da söyleseydi... (Neye inandığını anlayamadık zaten) Ben bu yazıyı yazamazdım.
Yazsam editörüm Ediz çöpe atardı.
İstemiyorum da zaten. Sıkıldım Pereira’dan!