Sonunda “facia” da yaşandı işte... Ne olacak şimdi? Devam mı Cocu ile? Yoksa zaman mı lazım Fenerbahçe’ye yine?
Olmuyor... Tek tek kalitesinden şüphe duyulmayacak adamların 11’ini seçip sahaya sürünce bırakın keyfi, skoru, taraftarı; futbolu utandırıyor Sarı-Lacivert takım.
O zaman hata nerede?
Paradan anlamam ama 7. haftada Cocu’yu göndermek ayıp geliyorsa futbol adına “iflas” etmeden acilen “konkordato” ilan etsin Fenerbahçe... Takımın başına kayyum tayin edilsin. İsterse Maliye’den bir bürokrat gelsin, birazcık da Fenerbahçeli olursa mutlaka Cocu’dan daha çok işe yarar.
Fenerbahçe’deki “facia” bir hafta önceki Beşiktaş maçında başladı aslında...
“Eze eze” beraberlikle!
Ne demekse...
Başkandan teknik sorumluya kadar “karar vericilerin” geçen hafta soyunma odasına 1-0 mağlup giden takımdan memnun kalması, daha doğrusu o futbola bile razı olmaları, Rize’ye aynı takımı taşıdı ama bu sefer karşılarında kötü bir Beşiktaş değil yeni hocasıyla vites yükseltmiş Rizespor vardı.
Fenerbahçe aynıydı... Zaten geride kalan dokuz maçtan beri hiç değişmedi Fenerbahçe. Tatsız, tuzsuz, çaresizdi. Sadece formaları giyenler farklıydı ama futbolu Aykut Kocaman takımının karikatürü olmaktan öteye gidememişti.
Maç başladığında yine fena gözükmüyordu Fenerbahçe. Ancak Rizespor’un orta alandaki Musa, Ali, Boldrin üçlüsü önce ikiye böldü Fenerbahçe’yi, sonra boyunu uzattı, Fenerbahçe ileri çıkmaya başladığında iki uzun topla işini bitirdi. Tam anlamıyla sağ gösterdi sol vurdu Rizespor. Hücumları sağdandı, gol ortaları soldan geldi. Moral sıfırlandığında ilk yarıyı bitiren üçüncü Rizespor golü kornerden geldi ki, kaleye giden Samudio’nun kafasını Muriç kale içinde tamamlamaya çalışırken çevrede bir tek Fenerbahçeli yoktu. Fenerbahçe’nin güvendiği savunması Neustadter ve Reyes ile iyice yumuşadıktan sonra resmen çökmüştü. Orta saha zaten Rizesporundu. Forvet’e gelince, Slimani sanki santrafor değil arkasındaki Benzia’nın destekçisi gibi gol atabileceği mesafe dışında her şeyi yapıyordu. Ayew’in ise yüzünü kaleye döndürmüyordu Rizespor. Aatıf etkisiz, Benzia orta alanda atraksiyon yapıyordu.
İkinci yarı maçı çevirmek için ne yapacağını şaşırdı Cocu... Frey’i oyuna aldı Slimani’nin yanına ikinci santrafor yaptı. O Frey ki, futboldan anlayan herkesin Fenerbahçe’ye “nasıl alındığını” sorguladığı adamdı.
Kanat beklerini orta sahaya kadar ilerletti, savunmayı Topal dahil üç kişiye bıraktı.
Fenerbahçe bu yapısıyla ailecek öndeydi... Rakip ceza sahasında en az üç kişi oluyordu ama Rizespor’un savunması sağlamdı ve Fenerbahçe arkasında büyük boşluklar bırakıyordu. Yani dördüncü golü yemek ihtimali bir gol atmakla eşitti en azından.
Cocu’nun ikinci hamlesi “takıma skor lazımken ezilmesin” diye kenarda bekletilen gençlerden Barış’ı Şener’in yerine sokmak, üçüncüsü ise Eljif’i Benzia’nın yerine oyuna katmaktı.
Ne perhiz kalmıştı ne lahana turşusu... Onbire giremeyen gençler kurtarıcı olmuştu.
Yahu bu Benzia takımın en iyisi değil miydi?
Ne yapsa gol atamadı Fenerbahçe. İsabetsiz şutlar, devleşen Rize kalecisi Gökhan bir yana, Fenerbahçeli futbolcular atacakları golün yetmeyeceğini, yetse de geleceği düzeltmeyeceğini en az Cocu kadar iyi biliyorlardı.
Şimdi soru şu:
Bu bir facia mı... Cocu ile devam mı?