Gerçekten korkulur bu Koeman’dan! Yanlış anlaşılmasın; zehir gibi planları olan, müthiş karizma sahibi, kadroyu acayip motive eden, rakibi kitap gibi okuyan bir hoca olduğu için değil...
Henüz o yetenekleri var mı/yok mu anlamaya fırsat olmadı.
Şimdilik becerdikleri; Valbuena’yı yeniden keşfetmek, Isla’yı verimli olduğu ön liberoda oynatmak ve Cocu’nun fantezilerine son verip, hiç olmazsa Fenerbahçeli futbolcuların bildiğini oynamasına müsaade etmek...
Yani, tribündeki Fenerbahçeli’den gazetedeki yorumcuya kadar herkesin tavsiye ettiklerinden bir tık fazlası.
Yetti de artıyor bile Fenerbahçe’ye...
Ortaya sadece oyuncu tercihleri yüzünden değil, oyun tarzı olarak ofansif, kazanacağı umudu yaratan, hareketli bir takım çıkıyor “fren koyan” olmazsa. İşte; topu kazananın birkaç pas opsiyonu bulabildiği bir takım izledi Kadıköy. Kahrolmadı.
En azından ilk yarıda keyiflendi...
Peki Koeman’ın korkulacak tarafı nedir derseniz; Fenerbahçe on hafta boyunca aşure gibi karıştırılıp kızgın ateşte kaynatılırken kendisi Cocu’nun yardımcısı değil miydi?
Acaba hiç “şu Valbuena’yı deneseydik be usta” dedi mi Cocu’ya... Yoksa sesini çıkarmayıp sıranın ona gelmesini mi hızlandırdı?
“Çok oynuyorsun takımla” diye kafa tuttu mu yardımcısı olduğu hocaya? Sustu mu?
Söyleyip de dinletemediyse tamam... Ama sustuysa... Fırsatı bulunca kendisi yapıyorsa... O zaman korkulur işte.
Günahı boynuna...
Sormak gerek kendisine.
Şimdi Valbuena için tebrik etmek gerektiği gibi...
Galatasaray maçında fizik üstünlükle geri dönen, Anderlecht’i mücadeleyle yenen Fenerbahçe, dün Alanyaspor’u da kenara atılmış futbol yıldızı Valbuena farkı ile geçti.
Aç kalmış adamın yemeğe saldırdığı gibi oynadı Valbuena. Sahada kaldığı 64 dakika boyunca her topta, her hücumda o vardı. Zaten çıktıktan sonra rengi/temposu düşen, ayarı kaçan Fenerbahçe’ye bakıp anlamak mümkün Valbuena’nın ne işe yaradığını. Onu unutanlar utansın!
Koeman’ın Isla’yı ön liberoya koyması ise “selefi” Cocu gibi fantezi veya deneme niyetli değil, mecburiyettendi. O mevkide deneyimi olan Isla başarılı olunca bir artı daha geldi Koeman’a.
Evet, Isla Topal’dan da, Eljif’den de iyi oynadı ilk yarı... İkinci yarı yerine geçtiği Şener’i de aratmadı. İkinci artı Isla!
Sonra Frey... Alelacele sahaya sürülüp adeta harcanmaya çalışılan Frey, Koeman’ın 4-4-2’sinde belki de en verimli futbolunu sergiledi.
Ama ne de olsa Cocu’nun devamıydı Koeman...
İkinci yarı Şener sakatlanıp çıkınca 4-2-3-1’e çevirdi oyunu. Isla sağ bek, yeni giren İsmail orta saha oldu. Tabi Frey de sürekli rahatsız ettiği Alanyaspor stoperlerinden uzaklaştı. Etkisiz Slimani Alanya savunmasını meşgul bile edemedi.
Sonuç; Alanya savunmasının rahatlayıp öne çıkmasıyla risk alan ve Fenerbahçe’nin paslaşmasına engel olan baskılı bir Alanyaspor...
Kaçan iki gol var bu sırada Fenerbahçe kalesinde.
Neyse ki, Alanyaspor’un hocası Ceyhun’la Augusto’yu değiştirdi ve Fenerbahçe’de Slimani’nin yerine Mehmet Topal girdi.
Bu sadece kötü günündeki Slimani’nin yerine, 2-0 öndeki takımı dirençli kılmak için orta saha alınması değildi... İsmail’i sola kaydırarak orta sahayı en baştaki gibi dörtlemek, ileriyi Benzia ve Frey ile yeniden ikilemek anlamına geliyordu.
Yani doğruya dönmek...
Yani farkı arttırmak arzusu.
Uzun zamandır hatırlanmayan Fenerbahçe refleksleriydi bunlar...
Ancak Valbuena artık yedek kulübesindeydi. Sahada Fenerbahçe’nin oyununu forse edecek, farkı arttıracak bir yıldız yoktu.
Olsun... Tam altı hafta sonra 3 puanı görmek için ilk yarıdaki futbol ve iki gol kafiydi.
İşin daha güzeli Koeman’ın Fenerbahçe’si sahaya çıktığında, o sırada neyi üstünse onu öne çıkararak yenilmiyor, hatta kazanıyor iki haftadır. Böyle giderse, rakipler de korkacak Koeman’dan!