“Aykut Kocaman sezon sonu Fenerbahçe’ye veda mı edecek” sorunun yanıtını sadece Aykut Kocaman verebilir...
Ama “Kocaman bırakmalı mı” sorusuna verilecek cevap kısa net ve bellidir:
Evet!..
Yanlış anlaşılmasın... Kimse Aykut Kocaman kötü hocadır, takımı yönetemiyor, Fenerbahçe aidiyeti yetersizdir falan demiyor... Hatta başarısız da değil.
Eleştiririz, kızarız... Yine de bir sistemi, bu sistemde ısrarı, duruşu, hatta inadı vardır ve hesap kitaba göre -ancak sezon sonuna denk gelse bile- Fenerbahçe futbol grafiği yükselmekte, en azından düşmemektedir.
Lakin, bu kez futboldaki “tabu” devrededir.
Yani tribünler.
Öfkesi burnunda seyirci için uzun seçim atmosferinden sosyal medya zehirlemesine, oradan da toplum psikolojisine kadar pek çok gerekçe bulunsa da en büyük soru işareti mutsuz olduğu yere neden geldiğidir. Birilerini protesto etmek zevk veriyor mutlaka.
İşin kötüsü artık sadece tribünden kaçmıyor Fenerbahçe seyircisi... Stada geliyor... Geldiğinde, hamleye, pozisyona, gayrete, zekaya göre maçın içinde anlık ve kıyasıya eleştiriyor takımı!..
Yetmiyor... Kimin oynaması gerektiği hakkında fikir beyan ediyor.
O da yetmiyor... Rakip futbolcuya sahip çıkmak gibi taraftarlık raconuna göre en ağır darbeyi vurabiliyor takıma ve teknik direktöre.
Peki, nasıl bu hale geldi Fenerbahçe-tribün ilişkisi?
Sebeplerden önemli bir tanesi Aykut Kocaman’ın ta kendisidir!
Bir kere “dokunulmazlığını” kaybetti istifa edip dönerek. İmtiyazları, muafiyeti kalmadı.
Sonra... Diğer meslektaşlarına benzedi Federasyon-hakem şikayetleri ile... Rakiplere, futbolcu-hoca-başkan ayırt etmeden koca koca taşlar gönderince, hiç de “futbol azizi” olmadığı ortaya çıktı.
Can sıkan futbolu için seyirciyle/medyayla hatta muhtemelen yönetimle “at pazarlığına” girişti, eksik olmasın tatsız süreyi 90 dakikadan ilk 45 dakikaya indirdi şimdilik. “Yapılabilir” şeyi maçın en azından yarısında yapmıyor inatla.
Sonuçta “Aykut Kocaman’ı incitmeyelim” endişesi kalmadı tribünlerde ki, herkesin bildiği gibi “siyaset” nasıl halka rağmen yapılamazsa, “teknik direktörlük” de tribünlere rağmen mümkün değildir.
Aykut Kocaman farkında tabi...
“Kendi taraftarımız ile karşı karşıya gelme durumumuz yok” cümlesi yeni sezonda anahtarı teslim etme sinyalidir.
“Anlaşılmaz bu durumun içinde fazla kalıp kalmamakla ilgili bir değerlendirme yapma gereği duyuyorum” mesajı ise gerçekten gitmesini isteyenlerin yoğunluğunu anlamak için tartışma açmak...
“İsrar edin de kalayım” niyeti.
Oysa durum pek anlaşılmaz değil...
Aykut Kocaman için puan cetveli önemli... Seyirci için puan cetveli ile birlikte para verip geldikleri tribünden keyifle dönebilmek.
Bire bir örtüşmüyor hedefler.
O zaman eleştirmek doğal… Tribün sahadaki futbolu, teknik direktör tribünü anasının ak sütü gibi helal tarafından eleştirebilir.
Lakin böyle koşullara dayanabilen bir teknik direktör görülmemiştir.
O yüzden Fenerbahçe’nin yeni sezona Aykut Kocaman’sız başlaması, bu talebin Aykut Kocaman’dan gelmesi muhtemeldir.
Daha da ötesi gerekli...
Hem tribün hem de Kocaman için gerekli...
Neden?
Tribün bugün neden isyan ediyorsa o yüzden.
Macun tüpten çıktıktan sonra geri döndürülemez. Her ayağı takıldığında, taraftar çıtayı yükselttiği seviyeden başlar çünkü.
Ama Aykut Hoca kalır, kafasındaki sistemi iyi çalıştıracak futbolcular alınır, o sistem hem skoru hem de futbolu tadından yenmez hale getirir; onu bilemeyiz... Bugünden bakınca ve hesaba geride kalan sezonu da katınca böyle bir ihtimal yok gibi görünüyor.