Mazbatayı aldığından bugüne kadar sayın Ali Koç başkanlığının Fenerbahçe’ye “ne gibi katkılar yaptığı” konusunda -dev borçların diş kovuğunu doldurmayan servet ölçeğindeki bağışı dışında- somut veriler yok.
Ama “tersi için” çok!..
Hem de taraftarı pek ırgalamayan finans boyutunda, bilanço düzleminde değil; onlara göre “asıl mesele” altı direk arasında, puan sıralamasında, transfer isabetinde, takım ruhunda, kimyasında...
Peki, neden ilk yarının seyirci rekortmenidir Fenerbahçe aynı zamanda? Nasıl satılmış rekor yılının ancak yüzde altı kadar eksiği forma, ki sezon başı hesaplanırsa fazlası var eksiği yok.
Apaçık ortada ki, Fenerbahçeli sayın Koç’u “gelecek” olarak görüyor.
“Bugün ve yarın” diye çıktıkları yolda, “bugünü” kaybettikten sonra elinde kalan “yarına” fit oluyor. Umutla besleniyor Fenerbahçeli.
Aksi halde devre arasını “Koç istifa” sloganlarıyla yürüyerek geçirirlerdi Bağdat caddesinde.
Ne mutlu; sımsıkı sarılmışlar Ali Bey’e...
Ali Bey’in Comolli’ye sarıldığı kadar belki de!
İyi de... Nereye kadar?
Daha yarım sezonda bir başkan için “tehlike anında kullanılacak” en son koz “duygulara seslenme” aşamasına geldi Ali Bey.
Camiaya değil, vicdanlara seslendi önceki gün.
“Mahcubuz” dedi.
“En çok üzüldüğüm taraftarların bana üzülmesi” diye damardan girdi yine.
Gerisi, transfer yapılması gereken bölgelerin rengarenk grafiği...
Ki, her birinde üç-dört kişi var ve Fenerbahçe şiddetle yeni futbolcu ihtiyacı içinde.
İşte tam bu noktada bir soru işareti beliriyor kafalarda!
Neredeydi Ali Bey’in de kabul ettiği, dert yandığı hata?
Hoca ve oyuncu tercihlerinde değil mi?
Kim seçti onları?
Comolli.
Bir patron, işi batıran adama dokunmayıp, onun tercihlerini sıfırlamaya uğraşırken kamuoyunun önüne kendini atar, karizmasını har vurup harman savurarak elindeki son kozları harcar mı?
Üstelik, bir yandan her türlü Comolli seçiminin berbat olduğunu ispatlayacak eylem ve söylemler içindeyken...
İstediği kadar Barcelona başkanı bayılsın Cocu’ya; Fenerbahçe’nin zerre kadar işine yaramadı ve değiştirmek gerekti değil mi?
Aynı sportif direktörün aldığı futbolcular da “Ali Koç ve Fenerbahçe personeli çubukluyu giyip oynasa daha iyi sonuçlar alacak kadar” işe yaramaz durumdaysa, (aman stoper oynamasın Ali Bey; hamlesi zayıf) hâlâ Comolli’ye “Fenerbahçe’de futbolun patronudur” demenin anlamı ne?
Hata yapmak insanlara özgü, hatadan dönmek erdem... Ancak, hatanın nerede olduğunu bilmek, önce onu gidermek de bilgeliği geçtik başkanlığın asgari şartı değil mi?
Şimdi kendimi koyuyorum Fenerbahçelilerin yerine...
Diyelim ki, sayın Koç UEFA’yı ikna etti, futbolla ödenmez borçlar için bir kampanya başlattı.
Fenerbahçeliler gibi Ali Koç’a sonuna kadar güvensem de...
Fenerbahçe için kısıtlı paramı harcamaktan çekinmesem de...
Vereceğim paranın yeni bir Comolli transferinde heba olmayacağından nasıl emin olabilirim?
Bakınız... Sayın Ali Koç’u üzenlerden biri de benim, onun için üzülerek.
Ama “kendi düşen ağlamaz” kapısına geldim dayandım pek çok Fenerbahçeli gibi. Eşiğindeyim.
Asıl kanıma dokunan nedir biliyor musunuz?
İkinci devre başlayacak... Çok büyük olasılıkla Ersun Yanal’lı Fenerbahçe silkinecek, yukarı tırmanacak... Ve Comolli orada öylece dolanacak. Üzerine okkalı bir maaş alacak. Ta ki, bir transfer beceriksizliği daha ortaya çıkıp Fenerbahçe yeniden bedel ödeyene kadar.
Neden?
Çünkü sayın Ali Koç tek hamleli keskin çözümlerden hazzetmiyor. Teknik direktörlük seçiminde olduğu gibi parça parça, tıpkı Volkan konusunda olduğu gibi çekingen ve aşama aşama yürüyor sorunların üstüne. Comolli de aynı maaşa daha az iş yapmak aşamasında.
Olabilir... Bu da bir yöntemdir.
Fakat, maddi/manevi/sportif anlamda son sınıra gelmiş Fenerbahçe’de değil.
Fenerbahçeli sayın Ali Koç’a tapıyordu en başta... Şimdi seviyor...
Şu anda mesele olmasa da günün birinde duygular rafa kalkıp olay somut muhasebeye gelirse işi zor.
Acil “duygu takviyesi” lazım Fenerbahçe’ye.
Onun yeri de saha.