Adı konmamıştı ama Trabzonspor maçı Fenerbahçe için “gelecek altı haftalık hayat memat meselesi sürecin” ilk adımıydı.
Tıpkı Trabzonspor için de olduğu gibi.
Kazanmak tek hedefti.
Var mı o niyette hoca?
Maç başladığında işin ciddiyetini Fenerbahçe bir tık daha iyi anlamış gibiydi...
Hatta maçtan önce bile!
Rıza Çalımbay Rodallega’yı, Sosa’yı kulübede bırakmış rakibe karşı farklı önlemler almaya çalışırken, istemeden Trabzonspor’un el frenini çekmişti!..
İkinci yarıda Sosa’yı oyuna alınca ortaya çıktı ki, sebebi olsa olsa Fenerbahçe’ye misafirperverlik yapmak olabilir.
Buna karşın Fenerbahçe’deki Hasan Ali’yi orta sahada oynatma fikri, rakibi şaşırtan sürpriz hamle olmuş adeta savunma önünde bir savunma hattı yaratmış ve Trabzonspor’u orta sahadan silen Fenerbahçe uyumuna cuk oturmuştu.
Kulübede bekleyen Valbuena’nın bu kurguda yeri yoktu gerçekten.
İki kötüden iyisi Fenerbahçe’ydi.
Kontrollü başladılar oyuna. Çünkü kurgular ve niyetlere bakınca bir gol yemenin mağlubiyet anlamına geleceği belliydi. Hakem ise maç boyu kontrolü elden bırakmadı ve üç kez gereken kırmızı kartına hiç dokunmadı.
İlk yarıyı belirleyen, Trabzonspor’un yüksek oranda top kaybı, rakibin baskısıyla pas yüzdesinin düşmesi ile stoper oynayan Mehmet Topal’ın Burak Yılmaz’a-Yusuf Yazıcı’ya yoğunlaşıp adım attırmamasıydı.
Aslında her iki takım da hücumda “doğaçlama”, savunmada organize oynuyordu. Çünkü masada öyle kurulmuşlar, sahaya öyle sürülmüşlerdi.
Bu da oyunun kalitesini futbolcuların bireysel kalitesine mahkum ediyor, daha iyi olan Fenerbahçe öne çıkıyordu.
Maçın ilk yarısı için Fenerbahçe’nin demek yanlış olmaz... Yardımlaşan, bölgesel baskılar kuran, ileri geri kompakt şekilde gidip gelebilen Fenerbahçeydi. Tabi son vuruşlar dışında... Burak ile Fernandao yer değiştirse Fenerbahçe ilk yarıyı galip bitirebilirdi.
İkinci yarıda Sosa ile takviye edilen Trabzonspor vites arttırınca önce Fenerbahçe’nin yakın ve önde oyunu değişti, takımın boyu uzadı, orta saha hakimiyeti Trabzonspor’a geçti ve sonucunda Burak Yılmaz’ın golü geldi.
Çünkü Sosa fark yaratmış Trabzonspor’a hayat vermişti. Paslar yerini buluyor, hücumlar tamamlanıyordu artık ev sahibinde. Fenerbahçe’nin aynı kaldığı Trabzonspor’un yükseldiği bir süreçti bu... Müdahale olmazsa aynı şekilde gitmesi büyük olasılıktı.
Aykut Kocaman ilk iş Valbuena ile Eljif’i oyuna aldı. Aatıf ve Hasan Ali çıktı. Bunun adı 60. dakikadan sonra takımı yeniden kurmak ve yeni oyun planı yaratmaktı.
Eljif orta sahada Fenerbahçe adına artıydı, Valbuena ustalığı ile önde top tutuyordu ama bu oyun planının savunma önlemini boşlayıp Burak Yılmaz’ın boş alan bulması ve gole daha yakın olması gibi sakıncaları vardı.
Son çeyrekte maç iki takımın da her an gol bulabileceği tenis maçı gibi kaleden kaleye haline geldi. Maçın başındaki kontrol bir tarafa bırakılmış tek amaç gol olmuştu.
Aykut Kocaman’ın son hamlesi bu fırsatlarda Fenerbahçe’nin gol şansını arttırabilmek için santraforu çiftleyen Soldado oldu.
Bu hamle Fenerbahçe’yi biraz daha öne taşıdı ve kornerden Souza’nın beraberlik golü gelince her iki takım da pozisyonlarını koruyarak ayrıldılar sahadan.
Kimseye yetmedi yani.
Sakatlar, cezalılar olmasa Fenerbahçe’ye de Trabzonspor’a da söylenecek çok şey var ama hocaların futbola yaklaşımı buysa, daha çok fırsat çıkar yorumlayanlara.