Gizlisi saklısı yoktu ki Fenerbahçe’nin!.. “Muhteris” bile olamayan “futbol kifayetsiziydi” sezon boyunca...
Parola; sıradan bir Anadolu takımı gibi “mümkünse” ikinci kupa ve ilk dörde girip Avrupa’yı eteğinden tutarsa “Allah bereket versin”...
Yönetim, sezon defterini çoktan kapatmış, gelecek için sözler vermeye başlamıştı zaten.
Teknik direktör yeni imzayı atmış bavulunu hazırlamıştı... “Bitse de gitsek” modunda şafak saymaktaydı.
Taraftarın ise hepsinden “sıtkı sıyrılmıştı”.
Merak edilen tek şey, son dört haftada futbolcuların profesyonelliğe ve milyonlar kazandıkları Fenerbahçe’ye hakkını verip vermeyeceğiydi; o kadar.
Ne gezer!..
Fenerbahçe’nin futbolcuları da kapatmış sezonu.
Hatta “Fenerbahçe konusunu” kapatmışlar sanki... Gelecek yıl kalmak için çaba harcayan -Mehmet Topal ile Hasan Ali’yi tenzih ederim- bile yoktu.
Fenerbahçe biraz da mecburiyetten “yahu Advocaat niye denemiyor” denilen bir kurguyla çıktı bu kez... Sağ beke Ozan, orta sahaya Alper’in yanına Salih... Arkalarında Mehmet Topal.
İşte size forveti besleyecek, savunmadan ödün vermeyecek bir orta saha değil mi?..
Ama evdeki hesap Antalya’ya uymadı...
Bu orta saha ne ileri taşıdı Fenerbahçe’yi ne de rakibe engel olabildi. İlk yarıda kaleyi bulan tek şutu yoktu Fenerbahçe’nin. Bir Emenike’nin kafası; o da yandan dışarı... Yerinde Van Persie oynasaydı, 24. dakikada Fenerbahçe öne geçebilir bambaşka şekilde gelişebilirdi maç.
Tabi “belki”... Çünkü Antalyaspor Lens’in tarafından oynatmadı Fenerbahçe’yi ve tek planını da bozdu!..
Öbür tarafta Sow adeta oyunda yoktu. Hasan Ali çıkmaya çalışsa da faullerle durdurdu misafir takım. Hücum şansı daha ilk yarıda rafa kalktı Fenerbahçe’nin...
Alper ile Salih’i de alansız bırakıp Sandro ve Charles ile yıpratınca Fenerbahçe’ye her zamanki durgun, tutuk, ne oynayan ne oynattıran futboldan başka yapacak bir şey kalmadı. 45 dakika yürüdü takım.
İkinci yarının Antalyaspor golüyle başlaması tahmin edilemeyecek bir şey değildi. Çünkü Eto’o ve El Kebir bu Fenerbahçe’yi yenebileceklerini anlamış biraz daha asılmaya başlamışlardı oyuna. Fenerbahçeli futbolcular da seyirci gibi Eto’o’yu seyretti durdu. Deniz’in golünde, Ozan’ın orijinal sağ bek olmaması iyice ortaya çıktı.
Artık kaybedecek bir şeyi kalmayan Fenerbahçe uzun toplarla Lens’i bulmaya, oyunu biraz ileri taşımaya niyetlenince sezon başından beri süregelen eksiklerine bir yenisini kattı... Savunmanın dengesini bile kaçırdı. Deniz’in ve Antalyaspor’un ikinci mutlak golünü Fenerbahçe’nin en başarılısı Volkan durdurdu yine.
Maçın üçte biri kaldığında sahada ezilen bir Fenerbahçe vardı. 62’de Charles Volkan’la karşı karşıya durumda topu Volkan’ın ayaklarına nişanlamasa sezonu savunmasıyla taşıyan Fenerbahçe son üç haftada bunu bile kaybetmiş olacaktı.
Advocaat önce Stoch’u sonra Lens’i kupa maçına ayırıp Volkan’ı oyuna sokunca oyun git-gelli olmaya başladı ki, bu da Fenerbahçe’nin oynamadan gol atması için fırsattı.
Fenerbahçe’nin “vergi öder gibi” son saniyelerde yetiştirdiği golü boşuna bekledi tribünlerdeki bir avuç Fenerbahçeli. Her maçta biraz daha tükenen Fenerbahçe’de artık kimse kalmamış, sonunda sahadakiler de ipin ucunu koyuvermişlerdi.
Çabalasa bile oynayamayan bir takım...
Ziraat Kupası yetmez bu Fenerbahçe’nin günahlarını affettirmeye.