Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ersun Yanal yaratıcı ve dikine oynamak için bir takım kurgulamış, bu yüzden gol engelli Slimani’ye forma vermek yerine santraforsuz bir takımla Alper-Ayew-Moses’ten forvet kurmuştu. Fenerbahçe’nin iki santraforu kulübedeydi.
Ancak maça bu kurgunun hakkını vermek bir yana, ilk maçın tam tersi istatistiklerle, bireysel hatalarla kötü başladı Fenerbahçe. Ve dördüncü dakikada Sadık başta, kollektif bir savunma hatasıyla golü yiyip daha da sersemledi.
İstanbul’daki pısırık halinden kurtulmuş Zenit karşısında geriden oyun kuramıyor, orta sahayla pas bağlantıları yapamıyor, sağdan denediği hücumları isabetsiz ortalarla sonlandırıyor, dönen topları toplayamıyordu.
Bir türlü pas oyununa dönemeyen rakip kaleye pasla yaklaşmayı beceremeyen ve isabetsiz ortalara mecbur kalan Fenerbahçe’ye, ceza sahasına orta ile nasıl gol atılacağını Zenit gösterdi ikinci golüyle.
O anda tur gitmiş, Fenerbahçe’nin kaybedeceği bir şey kalmamıştı...
Belki de bu yüzden telaşı, sakarlığı bir yana bırakan futbolcular, devre bitmeden ilk kez nakış gibi ördükleri paslarla rakip kaleye geldiler ve Mehmet Topal muhtemelen kariyerindeki en güzel golü uzaktan kavisli bir şutla doksana attı, giden tur geri döndü.
Mehmet Topal’ın maç içinde yüzde yüzlük Zenit pozisyonuna defansif müdahelesi ile Fenerbahçe’yi kurtardığı iki de pozisyon olacaktı.
Uzatma dakikalarında kaleci Harun da oyuna en büyük katkısını yapıp köşeye giden serbest vuruşu çıkarınca Fenerbahçe soyunma odasına gittiğinde, skor 2-1, tur cebindeydi.
İkinci yarıya moralli başlayan Fenerbahçe’de sarı kartlı Alper çıkmış Tolgay girmiş ve bu değişiklik Fenerbahçe’ye oyun üstünlüğü sağlayan unsurların başında gelmekteydi.
Fenerbahçe farklı hale gelmişti. İlk kez bir maçın ikinci yarısında daha iyi oynuyordu.
Savunmadan hücuma çok çabuk geçebilen Zenit karşısında arkada yaşayacağı tehlikeleri bile göze alarak önde basıyordu çünkü artık özgüvenleri yükselmiş, Tolgay ile doğru pas sayıları artmış, ilk yarıda atıl durumda kalan Moses, Eljif oyuna katılmıştı.
Fenerbahçeliler Zenit’e izin vermedikçe, topa baskı yaptıkça rakiplerinin oyunları düşmese de tehlikesi hep sürüyordu. Çünkü hızlıydılar, disiplinliydiler.
Fenerbahçe’nin boşalttığı alanda Zenit’in tehlikeli kontratakları ya savunmanın doğru yer tutmasıyla atlatılıyor, o olmazsa devreye Harun giriyor, o da olmazsa Zenit forvetlerinin beceriksizliğine kurban gidiyordu ki Fenerbahçe’nin şanslı bir gününde olduğu söylenebilirdi.
Ama şans gole ne kadar engel olabilirdi ki...
Maçın son üçte birlik bölümüne girerken Hasan Ali ile İsmail zorunlu olarak değişti. Diğer değişiklik ise dakikaların tükendiğini anlayan Zenit’in savunmadan hücuma geçişlerde hata yapan Fenerbahçe’ye karşı baskısını arttırması ve üçüncü golü bulmasıydı.
Ersun Yanal hemen Jailson yerine Slimani hamlesi yaptı ve ilerde oynamayı tercih eden Fenerbahçe’nin şanssız santraforuyla bir şans yaratmak istedi.
Nafileydi tabi... Aynı tutukluk aynı kısmetsizlik devamdı Slimani’de... Fenerbahçe’nin santraforu yok işte.
Sahaya tur cebinde çıkıp önce veren sonra geri alan en sonunda tekrar Zenit’e teslim eden Fenerbahçe’nin eli Avrupa’da da boş kaldı.
Zenit’in mesajı açıktı:
“Bırak Avrupa’yı sen git de lige tutunmaya çalış”!