Yeni, taze, umut vaat eden bir sezon başlarken Fenerbahçe Başkanı’nın hocaya, takıma, medyaya, muhaliflerine, hatta rakip takıma sert çıkması “ayar vermesi” alışıldık bir şey mi?
Hayır...
Ama “ağanın eli tutulmaz”, strateji sahibinindir.
Olmuşa bakalım biz...
Bu “sezon başı kükreyişini” iki şey tetikleyebilir:
Birincisi, muhteşem bir sezonu geride bırakmıştır, gücünün doruğunda ve büyük bir özgüven içindedir “ayar veren”...
İkincisi, en başta kendisi tedirgindir.
Seç beğen al...
“Mantıksız” ile “vahim” arasında tercih sizin!
Yine de kızamıyor insan sayın Başkan’a!
Empati duygumuzu yitirmedik daha.
Şair Can Yücel “kemik aynı yerden iki defa kırılmaz” der ama Fenerbahçe’nin yakın geçmişi o kadar “özel” o kadar “sıra dışı” ki, “üçüncü” ve belki de asıl sebebi yaratan “ya yine olursa” korkusunu unutmamak lazım.
Yatarken, dünkü kabusu yeniden görmek endişesi gibi.
Yani, çok büyük umutlarla başlayıp derin hayal kırıklığı ile biten geçtiğimiz sezon.
Öyle bir vartaydı ki atlatılan... Yaşandı, bitti, geride kaldı demesi mümkün değil hiç kimsenin.
Gerçek bir travmaydı ve her travma gibi artçı dalgalarının umulmadık zamanlarda ortaya çıkması, hayatın doğal akışına aykırı işler yaptırması olası.
İzleri kalacak... Acil bir şampiyonluk gelmezse daha çok uzun zaman Fenerbahçe kimyası bu travmadan sorulacak.
Fenerbahçe’nin ilk yenilgisinde daha iyi anlarsınız demek istediğimi.
Nitekim, bayram değil seyran değilken sayın Ali Koç’a pek çok kişiyi “öptüren” davranışın altında yatan da geride kaldığı sanılan travma ile onun kolay kolay silinmeyecek izleridir.
Yiğidi öldür hakkını yeme!..
Sayın Koç’un Galatasaray Başkanı ve Hocasına hayli sert göndermelerini bir kenara ayırıyorum.
Rakibin başlattığı polemikten kaçmak, bir Fenerbahçe başkanı için imkansızdır. Zaaf sayılır...
Galatasaray veya Fenerbahçe yönetimleri değişmediği sürece devam etmesi muhtemel atışmalar, adap ve edebe uyulduğu sürece zirveden sokaklara inmez, ezeli rekabetin şu andaki yöneticiler tarafından bir “yorumu” olarak kalır, sanıldığı kadar zararlı değildir.
Lakin sayın Ali Koç’un “mesajı alan alsın” başlığı attığı “teknik direktör ve takım uyarısı” sadece Yanal ile futbolcuları değil, Fenerbahçelileri de tedirgin etmiş olmalı.
Ucu açık çünkü...
“Ha gayret” mi diyor başkan, yoksa sezonun ilk altı haftasında skor tabelası bozuksa Ersun Yanal’a kapıyı göstereceğini mi ima ediyor bilinmez.
Buradan “şevk” veya “korku” çıkarmak tamamen Ersun Yanal ile futbolcuların fıtratına kalmıştır ki, tüm kredisini geçen sezona harcamış bir başkan için etkisi belirsiz motivasyon risktir.
“Tehdit” bariz ve özünde olumsuzluk barındırıyor.
Ali Koç gibi yüz bini aşkın çalışanı olan bir kişi neden bu riske giriyor?
Bakınız geçen sezon...
Sonra kulüpteki muhaliflere sesleniş...
“İtibar cellatlarını” tek tek not etmek, zamanı gelince hesap sormak, “Yunus’tan Yavuz”a dönmek” belki haklı ve doğru bir tepkidir ama yeni ve umut dolu bir sezona başlarken ne zamanı ne yeri.
Ne çabuk Aziz Yıldırım oluyor o koltuğa oturan!
Besbelli, bu da geçmiş sezonun mirası.
Hiç kolay değil ama Fenerbahçe bir an önce unutmalı şu berbat 34 haftayı.
Bunun tek yolu, kürsüden cihat ilan etmek değil, sahadaki başarı.
İşte “muhtaç olunan” o başarı, Başkan “sert yapınca” daha kolay ve çabuk gelecekse hiç mesele yok... Ama sezon tekleyerek, futbolu geveleyerek başlarsa, ne Yunus kurtarır Fenerbahçe’yi ne Yavuz!
İsmet Paşa bile kurtaramaz.