Başlığa bakınca, kurt hoca ile sezonu rakiplere dar etmeye niyetlenen Galatasaray’ın “kurt kapanında canıyla uğraştığı” anlamı çıkabilir... Daha amiyane versiyonları da olabilir tabi “Mustafa Denizli bir işe yaramadı” falan gibi!
Hepsi doğrudur!
Zirvenin üç puan ardında diye yol verilen Hamzaoğlu yerine tepeden-daha doğrusu stüdyodan- inen Hoca ile zirvenin on üç puan gerisinde şu an Galatasaray.
Ve zerre kadar umut yok şampiyonluk için.
Lise’de homurtular var. Tribünler bir kere bile bağrına basmamış Denizli’yi. Yönetim topun ağzında gibi.
Aynı durumda Hamzaoğlu olsaydı, evden çıkıp antrenmana bile gidemezdi protestodan.
Büyük hocadır... İlklerin adamıdır... Roman gibi kariyeri vardır ama tutmadı maya!
Hatta kariyeri yara da aldı Denizli’nin.
Yeni yetme veletler dalga geçiyor sanal dünyada... Yorumcu olduğu dönemde “Burak ve Umut aynı anda oynarsa Galatasaray zorlanıyor” diyen Hoca, “nasıl olur da Burak ve Umut’u Gaziantep maçında yan yana sahaya sürer... Ve (asıl) nasıl olur da Galatasaray çok rahat oynayıp net bir galibiyet alır” diye soruyorlar.
Haklılar...
İnsan hatalı yorum yapabilir... Ama eleştirdiğini kendisi tekrarlayıp eleştirisinin tersine başarılı olursa insanın aklı karışıyor tıpkı Mustafa Denizli gibi.
Umutsuz, yorgun ve giderek aklı karışık bir hoca portresi çiziyor maalesef.
Yani, Denizli hayal kırıklığı oldu Galatasaray için.
Peki Mustafa Denizli’nin hayal kırıklığı?..
O çok mu memnun Galatasaray’dan?
Satır aralarında aramaya gerek yok; suratına bakın anlayın zaten!
İfade, “nerden düştüm bu badireye” şeklinde... “Tanrım sonunu hayreyle”!..
Konuşmalar nezaketle örülmüş müthiş bir hayal kırıklığı parantezinde. Her maçtan sonra takımın eksik olduğunu ima eden bir Denizli... Şikayet gibi olmasa da “Transfere ihtiyacımız var ama yapamıyoruz” mesajı.
Haksız mı?
Asla... Galatasaray Yönetimi olarak yakın geleceğin farkında değiller miydi de Mustafa Denizli’yi de yaktılar demek geliyor insanın içinden.
Futbolcu alamadınız Hamzaoğlu’nu harcadınız... Futbolcu alamayacaktınız neden Denizli’yi kandırdınız?
Evet... Kandırılmış olmalı Mustafa Denizli. Birileri “Gel, ne istersen yapalım” demiş olmalı. Yoksa kırk yıllık markasını bu kadar kolay harcar mı?
Şimdi lig devam ediyor diye duymamazlıktan gelecekler bu soruyu biliyorum. Ama her ligin sonu var; her kontratın olduğu gibi... İşte o gün geldiğinde futbolun ve Galatasaray’ın gündemi tek soru olacak:
Mustafa Denizli’yi kandırıp mı aldılar Galatasaray’a, yoksa transfer olmayacağını bilerek mi geldi de bilmezmiş gibi yaptı?
Ancak o zaman anlayabileceğiz kimin gerçekten hayal kırıklığına uğradığını.
Ben Denizli transferi ardından “Galatasaray ilk üç için oynar” diye yazmıştım... Ne yazık ki öyle oldu (şimdilik tabi).
Yeni tahminim Galatasaray-Denizli ayrılığı, birlikteliğinden çok daha büyük olay yaratacak... Galatasaray’ın yönetimi, Denizli’nin itibarı aynı kalmayacak!
Umarım yanılırım.
Aziz Yıldırım “kalıcı” mı?
Futbola ilgisini / bilgisini tuttuğu takımdan çok “Fenerbahçe düşmanlığı” üzerine inşa etmiş veya 3 Temmuz sürecinde “hıyarım var diyene tuzla koşarak” kumpasa çivileme yaptıktan sonra tükürdüğünü yalayacak kadar kıvıramayan mikrofon ve kalem sahipleri olmasa, kime ne Aziz Yıldırım kalmış mı, gitmiş mi?
Fenerbahçe seçer, Fenerbahçe tutar, Fenerbahçe gönderir.
Sizin derdiniz mi Aziz Yıldırım’ın ömür boyu başkanlığı?.. Bizim derdimiz mi?
Sözüm ona gazeteciliğe özeniyorlarsa, Aziz Yıldırım iyi iş yaptığında “bravo” demeyi bilmek, kötü iş yaptığında “kıyasıya eleştirmektir” görevleri; Fenerbahçe’yi dizayn etmeye kalkmak değil.
Onu feriştahı başaramadı... Kerameti kendinden menkul ekran şamatacıları ile kuyruk acılı kalemşorları aşar bu konu.
“Garibim ne diyor” diye izlerler, okurlar; eğlenirler geçerler.
“Bu kadarı bize yeter” diyenler devam etsinler.
Lakin Fenerbahçe’yi gerçekten sevenlerin, saygı duyanların, güçlü, istikrarlı ve yapıcı Fenerbahçe’nin bir lokomotif gibi futbolu doğru yöne taşıyacağına inananların da fikirleri, yol haritaları var.
Sansasyon yaratmıyor diye değersiz sanılmasın sakın.
Onlar öncelikle Aziz Yıldırım’ın gereksiz hırçınlıklardan giderek arındığını düşünüyor lar... İstisnalar olsa bile artık sadece Fenerbahçe’ye yontmayan, futbolda toplu kalkınmanın ip uçlarını açıklayan, gerekirse taşın altına elini koyan bir Aziz Yıldırım var onlara göre.
Takıma, hocaya aşırı müdahale edermiş!..
İşin tuhafı, her müdahalesinde bir şeyler düzeliyor son zamanlarda.
Tesisten, transferden şikayeti olmayanlar açısından tadından yenmez bir durumdur bu...
Yine de yorulursa, ayarı kaçırırsa, yedekte Ali Koç’u tutuyorlardı her ihtimale karşı.
Ancak ağabeyi rahmetli olan Ali Koç’un işi başından aşkın olabilir bundan sonra... Kör rekabetin yıllardır kitlelere serumlandığı bir ülkede, holdingin yüzlerce çeşit üretimini Fenerbahçeli tüketici ile sınırlamak gibi ekonomi ve ticaretle izah edilemeyecek bir saçmalıktan endişelenebilir haklı olarak.
Fenerbahçe’yi gerçekten sevenlerin, saygı duyanların, güçlü istikrarlı ve yapıcı bir Fenerbahçe isteyenlerin yol haritasını gözden geçirmesi ve “nice Aziz Yıldırım’lı günler” temenni etmesi çok doğaldır bu durumda. Aziz Bey’in “Mayıs’ta gitmiyorum, buradayım merak etmeyin” deme sebebini sadece kişisel ikbali ve koltuk hırsı parantezinde değerlendirmemek lazım o yüzden.
Panike olanlara seslendi.
“Eyvah, şimdi bırakırsa” diyen çok Fenerbahçeli biliyorum ben.
Hem... Her yıl yeni baştan başlayan futbol serüveninde bir başkanı “amma uzun kaldı” yerine bu sene ne yaptı, kulübe neler kattı diye değerlendiren Fenerbahçelileri kim eleştirebilir ki? O yüzden kariyeri Fenerbahçe düşmanlığına dayananlar ile Üç Temmuz’dan dönemeyenlerin ince hesaplarına kapılmadan fayda/zarar/misyon/vizyon/geçmiş/gelecek terazilerinde tartmalı Aziz Yıldırım’ı Fenerbahçe’nin geleceğine karar verecek Fenerbahçeli.
Açık söylüyorum; bu tercihte Aziz Yıldırım’ın niyeti bile etkili olmamalı.