Fenerbahçe’nin “kırılma maçı” diyorlardı ya Konyaspor karşılaşmasına…
Kırıldı!
Hem de çatır çatır.
Kim toplayacak, kim yapıştıracak artık Allah bilir. Ama bu haliyle Pereira’nın yapamayacağı bellidir. Ya Pereira değişecek ya da Pereira oyunu değiştirecek.
Kara mizah gibi… İrkiltici, hatta dehşet verici ama gülünç bir yandan. Konya deplasmanında hedefi, “ancak Alanya karşısında oynan ve mağlubiyetle sonuçlanan maçtaki futbol kadar” olan Pereira’nın takımı, bırakın önde baskıyı, rakibi sahasından çıkartmamayı falan on dakikada iki gol yiyerek başladı maça.
Baskı yapan Konyaspor’du, sahasından çıkamayan Fenerbahçe.
Fenerbahçe teknik direktörü bu kadar öngörüsüz olur mu?
Yahu hiç izlemedin mi Konyaspor’u? Sahaya ne kadar yüksek enerji koyduklarını, ne kadar iyi geçiş ve kaymalar yaptıklarını, kanat organizasyonlarını, büyük takımlara reaksiyonlarını, seyirciyle birlikte sert takım hüviyetlerinin arttığını bilmiyor musun?
Yazı tura atıp kurmuşsun forveti Rossi-Valencia-Pelkas ile. Valencia tamam da Rossi-Pelkas ne yapar o fizikle Konyaspor stoperleri kucağında? Gustavo’nun yanına torbadan Zajc çıkmış. Sağ kanat Nazım’a kalmış. ilk yarıda iki gol az bile… Birinci golü Pelkas savunma yapmak zorunda kalıp rakibin önüne düşürünce uzaktan yedin, Altay’ın yapacak bir şeyi yoktu diyelim… İkincide Tisserand ortada yok, Nazım rakibi seyrediyor arka direkte.
İki golden sonra Konyaspor’un Fenerbahçe’yi üzerine çekmek ve ara toplarla kontratağa çıkarak skoru arttırmak istemesi aldatmasın kimseyi. Fenerbahçe rakibin izin verdiği kadar oynadı ki, yarım saat dolarken Cikalleshi’nin iki yüzde yüz pozisyonu vardı.
Bir tek Valencia gayret ediyordu Fenerbahçe’nin plansız, taktiksiz doğaçlama oyununda. Valencia’nın sağdan sıfıra yaklaşıp kaleye paralel kestiği topa dokunacak Fenerbahçeli yoktu Konyaspor ceza sahasında.
Pereira baktı ki, sahada “kedi-fare” oyunu oynanıyor ve Fenerbahçe’deki son doksan dakikası olmak üzere, tüm faturayı sahadakilere kesiverdi bir de… Daha 40. dakikada Rossi-Nazım, Pelkas dışarı alındı ve muhtemelen sıfırı tükettiler moral olarak.
Niye 40. dakika? Niye Üç adam birden. İkinci devre üç kişi birden sakatlanınca son on dakikayı on kişi oynamak zorunda kaldı Fenerbahçe.
Serdar girdi, çift santrfor oldu. Novak girdi Ferdi’nin yerine geçti, Ferdi sol kanada. İrfan Can da santrfor arkasına.
Ne demek bu?..
Ben “yanlış takım sürmüşüm sahaya” değil mi?.. En azından Konyaspor karşısında Alanya maçındaki gibi baskı yapsınlar, rakibi çıkartmasınlar ve mümkünse pozisyonları sonlandırsınlar diye yanlış takım… Yanlış olduğunun ispatı, on kişiyle daha iyi oynadılar son yirmi dakika.
Devre bitmeden Serdar’ın bir pozisyonu var ki, Fenerbahçe’nin en önemli gol şansıydı ve Fenerbahçe soyunma odasına 2-0 mağlup girdi.
Artık iş futbolculara kalmıştı. Ya isyan edip tepki gösterecekler ve maçı döndürmeye çalışacaklar ya da kadere razı olacaklardı. Yeni girenlerle biraz yükseldi Fenerbahçe’nin futbolu.
Lakin bu sefer de futbolun cilveleri devreye girdi.
İkinci yarı Pereira’ya gerek kalmadı, önce Gustavo sonra Altay sakatlanıp çıktı. Berke ile belki de ilk on birde başlaması gereken Mert Hakan girdi. O sıralarda Valencia gayretlerini sürdürüyor rakip kaleci ve direkler müsaade etmiyordu.
Ve Valencia da sakatlandı, takım on kişi kaldı, moral bozuk, sinirler bozuk maç bitti. Üstelik İrfan Can duran toptan şık bir gol atmış, farkı bire indirmişti ondan önce.
Zaten ne can dayanırdı Fenerbahçe’nin durumuna ne asap ne de evdeki hesap!.. Her hafta bir veya iki kere “kırılma maçına” çıkarsan kırılacaksın sonunda.
Milli maç arası var lig maratonu uzun; yani düzeltme zamanı mevcut hiç olmazsa.
Yönetim uyuma takıma sahip çık!