Sadece küskün, üzgün, dargın falan değil Beşiktaş’ın hocası Şenol Güneş... Resmen şafak sayıyor!
Telefonunu kapatıp, her şeyi olduğu gibi bırakıp, kimseye haber vermeden Gelibolu’da balık yemeğe gitmediyse Beşiktaş’a ve futbolcularına saygısından.
Hatta duruşundaki kederden, sözlerinin satır aralarından “mesleği bırakacakmış gibi” mesaj alıyorum Hoca’dan... En azından bu coğrafyada yapmayacak sanki.
Neden?..
Hakaret eden dalga geçen Galatasaray tribünleri mi sebep?
Onlar “üçüncü şahıs”... Durumdan çıkar sağlamaya çalışanlar. Asıl “önayak olanlara” hatta “azmettirenlere” bakalım.
“Fenerbahçe” deyip geçemeyiz bu kez... Adını koyalım:
Bir numara; Aykut Kocaman.
Evet... Ta kendisi... Santraforluğundan beri futbolumuzun “adil ve akil adamı”.
Ama “kin” ve “intikam” tatlı...
Belli ki Kocaman, 3 Temmuz’a balıklama dalan Şenol Güneş’e karşı içinde bastırdığı duygularının, düşüncelerinin önüne geçemedi. Fırsat bu fırsat dedi ve kendi imajını da sarsacak hoyratlıkla yüklendi Güneş’e...
İş bitti, onun yüklenmesi bitmedi.
“Kanarya görünümlü şahin”miş meğer Aykut Hoca’m!
Benimsediği ve takıma empoze ettiği futbolu dibe vurduğu süreçte bile her eleştiriye “kişiliği, kalitesi, birikimini” takdirle başladığımız, hem kulübüne hem futbol atmosferine katkı yapmasını umduğumuz Kocaman’ın, karşısında Şenol Güneş’i bulunca bir başka yüzü çıktı ortaya.
Aynı “futbol tarzı” gibi Şenol Hoca’yı yıpratmakta da inatçı.
Olay geride kalmış, Fenerbahçe takımı 57 dakikada Kupa finaline yükselmiş... O, Şenol Güneş’in kafasını kafaya takmış; “kafa yarılması Skrtel’inki gibi olur” diye Güneş’in “rol yaptığını” temcit pilavına çeviriyor, taze tutmaya çalışıyor. Galatasaray tribünlerine “replik” veriyor.
Bir gün önce de “Beşiktaş maç tekrarına çıkacaktır” ters manyeli ile Galatasaray derbisi öncesi sinirlerini oynatmaya uğraşıyordu Hoca’nın.
Tamam... Yarıda kalan Kupa maçının hemen ardından Fenerbahçe yöneticileri ile Aykut Hoca’nın cansiperane savunmalarını, ellerini güçlendirmek için “Şenol Güneş’i harcamalarını” onaylayamam ama anlarım... Maalesef oluyor böyle şeyler futbolda.
Ama “amaca ulaşıldıktan sonra” kan davası gibi inat niye?
Yakışıyor mu Fenerbahçe’ye ve futbolumuza kalite getireceğini umduğumuz hocaya?
Yazmıştım; tekrarlamak zorundayım:
Şenol Güneş kafasının tepesindeki çakmak yarasını göremediğine göre çevresindekilerin cin fikri olamaz mı beş dikiş?
Niye lafı döndürüp dolaştırıp “madrabazlığa” getiriyor ve faturayı kafası travmalı adamın kafasına kakıyorsunuz her şey istediğiniz gibi sonuçlandıktan sonra?
Bir maçın 33 dakikasına kurban edilecek futbol değeri midir Şenol Güneş?
Aykut Kocaman’ın sinir harbi gibi saha sonuçları ile gelip geçen sezonunu unutturma enstrümanı mıdır?
Güneş, Beşiktaş’ı bırakırsa Kupa, teknik direktörlüğü bırakırsa şampiyonluk mu verecekler Kocaman’a?
Olmaz demeyin... Şenol Hoca son noktada. O kadar ikrah gelmiş futboldaki ilişkilerden, adam asmadan, minicik bir çıkar uğruna kariyerleri yerle bir etme alışkanlığından, bırakıp gitmesi an meselesi.
Gerçekleşirse kolay kolay altından kalkamaz kinci muhalifi.