Deprem olur, Devlet felaketzedelerden alacaklarını dondurur, hatta üzerine para verir; anlarım... Sel, tufan, heyelan esnafı vurmuşsa vergi ertelemesi, faizsiz kredi falan tamam... Çünkü faili “tabiat ana” bu yıkımların.
Yakasına yapışıp yarattığı zarar ziyanı tahsil edemezsin ki.
Ama “yıkımı” yapan belliyse, Devlet’in birinci işi mağdurlara kol kanat germekse, ikinci işi yapanın gırtlağına çökmektir değil mi?
Adam elini kolunu sallayarak ve burnundan kıl aldırmayarak yürüyüp gidecek, yarattığı çöküşü Devlet onarmaya çalışacak... Var mı öyle yağma?
Var... Futbolda.
Girersin seçime... Bol keseden vaatleri sıralayıp seçilirsin. Kulübün bütçesi bir liraysa beş liralık alış veriş edersin. Bir de takımı şampiyon yaparsan tarihe geçersin. Borçlar on yılda bile ödenmeyecek duruma geldiyse eyvallah der gidersin.
Merak etme... Kimse muhasebeden çakmaz... Sadece “Ama bizi şampiyon yapmıştı” derler arkandan.
Milyonların gönlünde taht kuran müflis kulüp mü?.. Onu da devlet kurtarır mecburen.
Hayır... Ben “bırakın batsın kulüplerimiz” demiyorum. Ama bu kadar arkadan itme/kayırma varken bu kadar göz göre iflasta, yapan edenin zerre kadar sorumluluğu olmaması kanıma dokunuyor açıkçası.
Mesela ben kazandığımdan fazla harcayıp sermayeyi kediye yüklesem, Devlet bana yardım eder mi?
Ailenin şımarık çocuğu gibi hiçbir nasihati dinlemeden aile servetini yiyen, yine de zarar ziyanı telafi edilen imtiyazlı bir zümre bu yöneticiler.
Ve çok enteresan, statüleri, havaları asla bozulmuyor.
Valla Jet Fadıl’a haksızlık oluyor.
Yahu arkadaş yıllardır söylemiyorlar mı sana “ayağını yorganına göre uzat” diye... Hadi biz kıyamayız, kuralları esnetip gevşetip çare ararız... Ama UEFA kaç yıldır tepende. “Yaparsan yakarım” diyor; beyzadeler yine yapıyor. Ondan sonra bizlerle birlikte kendileri de hayretler içinde!
Doğal afet mi bu? Aniden mi geldi?
“Beceremedim” bile demiyorlar. Laf kalabalığı, hesap karışıklığı, geçmiş yönetimlere suç atma falan tereyağından kıl çeker gibi sıyrılıyorlar.
Neden?
Siyaset halkın taleplerini yerine getirmekse, halkın sevdalı olduğu kulüplerin ölmesine ne siyasetçiler ne millet müsaade eder. Onlar bozar, taraftarlar olmazsa Devlet yapar! Bir çaresini bulurlar.
Nitekim buldular.
Devlet bankaları düşük faizli ve iki yıl geri ödemesiz kredilerle iflastan kurtaracakmış kulüplerimizi.
Hiç merak etmeyin. O krediler verildikten iki yıl sonra borçlar ikiye katlanır; yeni yöntemler aranır iftihar ettiğimiz kulüplerimizin Avrupa’da bizi temsil etmesi ve Türkiye’de keyfimizin yerine gelmesi için!
Şunu merak ediyorum aslında. Kötü yönetilen kurumlara, şirketlere el koymak moda ya... Sıra futbola gelince Devlet, neden arsasını verip, stadını yapıp, vergisini silip üzerine de kredi bulur futbola?
Sebebi halkın yüreğindeki sevgi. O olmasa güzelliği beş para etmez formaların.
Ne yapalım...
Gülü seven dikenine, kulübünü seven vergilerinin çarçur edilmesine katlanır.
Bu ilahi gücün kıymetini bilsin kulüpleri yönetenler.
Tuzlaspor ve Pereira
Tuzlaspor, Şükrü Saracoğlu Stadı’na belediye otobüsüyle gelince Pereira “takımı motive etmek için yapmışlardır” demiş!..
Tok açın halinden anlamaz... Adamın aklı almıyor Tuzlaspor’un özel otobüs parası olmayacağını.
Sanki özverili futbolun tek parametresi paraymış gibi; sahada Fenerbahçe’ye kök söktüren Tuzlaspor’a bakınca hiç inanmıyor:
“Motivasyon numarası”!..
İyi... Öğrendin işte.
Sen de motive edecek bir şeyler bulsana şu Fenerbahçe takımına.