Sadece Fenerbahçe’de değil; “patronu çıldırıp” kasayı patlatarak “büyük beden yabancı hoca” ithal eden her kulüpte, nasıl gelirdi işin devamı?
Dipsiz kuyu gibi!
Eldeki kadroya falan aldırmazdı lütfedip gelmiş teknik direktör. Talepleri ya imzadan önce konmuş olurdu masaya ya da hocanın iç cebinden çıkardı:
“Yıldız topla benim için” !..
Afalladık Jorge Jesus’u görünce…
Adam “çilekle” falan girişmedi işe. Önce pastanın kremasını, hamurunu düzeltmeye, süsüne değil lezzetine odaklanmaya kalktı.
Hazırlık maçında korneri Novak’ın kafasına çarptırarak gol atan Lincoln adrese pasları garantiye almak, Bruma ve -muhtemel transfer-Emre Mor iki kanada birer turbo motor takmak değil mi?
Kim itiraz edebilirdi ki, çift haneli/altı sıfırlı Euro’luk bir veya iki santrafora?
Peki Konyasporlu Abdülkerim Bardakçı transferine “çok pahalı” diye taş koymasına ne demeli?
Bildiğiniz gibi değildi Jesus… Ters köşe olduk resmen. Sosyal medya da ters köşe, medyada çığlıklarla daldan dala uçarak rol çalmaya çalışan yorumcu Tarzanlar da.
“Gıkını” çıkarmıyor kimse.
Aslında, “zaten Fenerbahçe orta sahası bayram arifesi Anadolu Otogarı gibi, Lincoln nereden çıktı” diyecekler ama Hoca’nın kariyerine bakıp yutkunuyorlar.
Veya Arda Güler gibi Fenerbahçe hassas noktasından girip, “17 yaşındaki süper yeteneği emekli etmeye mi çalışıyor” diyecekler, ters yüz olmaktan çekiniyorlar.
Bekliyorlar ki, Dinamo Kiev elemesinde bir arıza çıksın… “Neden zamanında santrafor almadın, bir aya yakın alışma sürelerini çöpe attın” demeye o zaman cesaret edecekler.
Yahu, üst üste hazırlık maçları oynuyor Fenerbahçe… Sahada taraftarın üstünü çoktan çizdiği, adını bile zor hatırladığı futbolcular. Toplamı 43 zaten. Küçük bir kasabanın telefon rehberi gibi.
Normalde, çıldırır çilekçiler!.. Lakin makul ve mantıklı gerekçeler üretiyorlar:
Neden eleğin altına düşenleri bir kez daha kontrol ediyor Jesus?
Birincisi, varsa işine yarar bir performans ziyan etmemek için. Çünkü kendinden başka kimse bilmiyor onun oyun tarzında işe yarayacak olanı.
İkincisi, kalemi kırıp “güle güle” demek, yenileri istemek kolay… Ama futbolda adalet diye bir kavram var ve bir teknik direktörü ustalık mertebesine taşıyan meziyetlerin en üst sıralarındadır adalet.
Adı Jorge Jesus olmasa, “bu adam eski defterleri karıştırarak zaman harcıyor” eleştirisi çoktan düşmüştü sosyal medya ile medyadaki Tarzanların eline.
Ama kariyer ve tecrübe “hop dedik” dedirtiyor.
Zaten “büyük beden” hocalara da büyük paralar biraz bu yüzden veriliyor ve onlar, biraz da bu dokunulmazlık sayesinde başarılı oluyor.
Lakin, şimdi yutkunup iki düşünüp bir konuşanlar, somut bir aksaklıkta dillenirler ve yutkunmak Hoca’ya, Başkan’a kalır.
Jesus bildiğimiz gibi değildir ve Jesus’un modeli bize yabancıdır velhasıl.
Maya tutarsa, başta Fenerbahçe tüm futbolumuzda transfer tekniği ile yabancı hoca-kulüp ilişkileri değişir. Öncelik, takımı sırtlayacak “vitrin adamdan” takımın daha iyi çalışmasını sağlayacak dişlilere geçebilir. Popülaritesini aldığı skorlarla kazanacak modeller, o modele yatkın hocalar seçilir.
Tutmazsa… Hem Fenerbahçe’ye hem de bize hiç yabancı değildir ünlü hocaların ardına teneke bağlamak.
Hatta ne kadar ünlüyse o kadar zevkle yaparız bildiğiniz gibi!