TV kanallarının sabaha karşı yayınladığı kiloyla satılan filmlerden biriydi!.. Bir işkencecimiz vardı, bol da kurban. Gerisi kan revan... Tek farkı; işini seviyordu işkenceci... Bilerek yapıyor, özen gösteriyor, ağırdan alıyordu.
Galiba tıp okumuştu. Cinayet mahalli tam donanımlı hastanenin acil servisi gibiydi. Kurban ölmek üzereyken dikiş atıyor, şoklarla, adrenalin iğneleriyle müdahale ediyor, tekrar hayata döndürüyordu ki, onun keyfi- kurbanın çilesi uzasın... Arada sırada kısa metraj “kurtuluşlara” müsaade ediyordu ki, kurban tam ümitsizliğe kapılıp hayatı bırakmasın.
Letonya maçının son dakikalarında sanki aynı filmi izledik bir daha!
Kurban, ben ve Milli Takım’ı tutan bu milletti.
Hayır; “işkenceci” olan Milli Takım değildi. O bizim kalbimizdi!
Acıyla kıvranan, durup durup tekrar çalıştırılan, kırık, hassas kalbimiz... Ve yaşadığımız sürece, kimler temsil ederse etsin, öyle de kalacaktı.
Ölmemize bile müsaade etmeyip acı çekmemizden zevk alan, Hollanda!
Şu Hollanda olmasa çoktan kavuşmuştuk “huzura”.
Yahu, kapıyı açık unutmuş işkenceci; çıkıp kurtulsana... Hadi bir düzine golü kaçırdın, şanssızdın. Hakem de satılmış polis gibi dolaşıp duruyordu ortalarda... Yine de 1-0 öne geçmişin. Bir çeyrek kalmış maçın bitmesine. Bir-iki tanesi topu döndürmeyi, boş alanlarda oynamayı, yatıp kalkmayı da mı bilmiyor her biri anlı şanlı futbolcularımızın?
Yalancı hücumlara, faul almalara, rakiple, hakemle zaman çalan kontaklara ne oldu?
İşin açıkçası Fatih Hoca’ya yüklenmek haksızlık gibi geliyor bana.
Kurgu ve tercihleri bir düzine gol pozisyonu üreten hoca daha ne yapsın?
Futbol okulundaki bebelerin bildiği zamana oynamayı usta futbolculara anlatacak hali yok ya.
1-1 beraberlikle tekrar yattık işkence masasına!
Lütfen... Ya öldürün ya bırakın.
Golü yiyoruz... “Tamam işkence bitti, bize hoşçakal” diyoruz... Uzaklardan bir haberle hayata dönüyoruz.
Hollanda kalbimizin durmasına müsaade etmiyor.
Tabi buna hayat denirse!
Resmen işkence.
Üstüne üstlük, Avrupa şampiyonasına katılacak takım sayısı 24’e çıkmış, lokum gibi kura çekmişiz, Çalhanoğlu, Turan gibi mega yıldızlarımız olmuş... Yani ümit zirveye vurmuş ki, yıkım daha büyük yaşansın!
Ne olacak şimdi?
Hollanda, Çek Cumhuriyeti ve İzlanda’yı yeneceksiniz... O da yetmiyor, Hollanda’nın bize yenildikten sonra diğer maçlarını veya puanlarını kaybetmesi lazım.
Olur mu?
“Olmuşu” var vakti zamanında.
Peki bir daha?
Bilemem. Terim’in duvarında okudum; mucizeler biraz zaman alırmış.
Ya mucize ya veda...
Hollanda’dan korkarım!.. Bu halimizi bir ay daha uzatmak için mağlup olur valla.