Alışmışız takımı puan kaybeden yöneticinin hakemlerden girip medyadan çıkmasına, Başakşehir maçından sonra Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’ı dinlerken kulaklarına inanamadı Türkiye!..
Bir penaltısı verilmemiş, berabere kalmış ve şampiyonluk yarışında ciddi avantaj yitirmiş takımın başkanı, sanki adalet ve asalet heykeli.
Doğruyu söylemek adına “velinimet” taraftarı pışpışlamak, dikkatini başka yerlere odaklamak gibi yazılı olmayan yöneticisi anayasasının “değiştirilemez” diye bildiğimiz ilk maddesini bile görmezden geliyor.
Eleştiri yapıyor...
Ama kendi takımına, kendi futbolcularına.
“Aldıklarının karşılığını versinler”...
“Gol atmamız lazımdı” cümlesiyle suçu kendilerinde arıyor.
Ya penaltı?
“Penaltı verilse belki daha sonra gol yiyebilirdik”.
“Önce kendi kapısının önünü süpürmek” özdeyişi var ya; Fikret Orman’ınki, futbol mahallesini sabunlu sularla temizleme girişimi!
Şimdi...
Yöneticilerin haklı veya haksız her çığlığı, hedef göstermesi, kitleleri ajite etmesi ardından, kulüp ve isim ayırmadan, yapanı “futbol terörü tetikleyicisi” ilan eden ben ve benim gibi yorumcuların boyun borcu, “öncesine sonrasına” bakmadan bu duruşu onaylamak, yüceltmek, takdir etmektir.
Hele böylesine kritik bir süreçte...
Sayın Orman, Süleyman Seba adı verilen sezonda rahmetli onursal başkanına yürekten bir saygı duruşunda bulunmuş, adalet ve asaleti “kayıpta” göstererek fırsatçılık ile çıkarcılık tarafından kelepçelenmiş umudumuzu zindandan havalandırmaya çıkarmıştır.
Örnek alınır ve Orman’lar çoğalırsa silahların gömülmesi, umudumuzun tahliyesi yakındır.
Kusura bakmasın kadınlar/çocuklar!..
Bizim spor anlayışımızda kadınlar ve çocuklar, ceza yüzünden boşaltılmış tribünlere dolgu malzemesidir öncelikle!..
Spor da yaparlar ama müstehzi bir şekilde “medeniyet vitrinindeki süs” olarak tanımlanırlar maço futbol tutkunları tarafından.
Medya dediğin nedir ki?.. “Ekmek aslanın ağzında” bir yaşam savaşının ortasında onlar da çoğunluğun nabzına senkronize olmakla sorumlu hisseder kendini.
Hal böyle olunca... Ve memleketi esir almış futbol suikast girişimi ile her gündemi aşınca, kadınların-çocukların sporu Dünya zirvesine de yerleşse nafile...
Ayıptır söylemesi, kadın sporcularımıza kucak dolusu alkışlar, kamyon dolusu özürler!.. Sporun beynelmilel aşamasını alnının akıyla idrak eden çocuklarımıza hem “helal olsun” hem de “pardon”!
Malum; CEV Denizbank Kadınlar Voleybol Şampiyonası’da Eczacıbaşı Vitra şampiyon, Vakıfbank 3. oldu.
Dünya Voleybolu’na sponsorundan şampiyonuna kadar muhteşem bir damgadır bu.
Fenerbahçeli kadın sporcular ise birkaç gün önce Avrupa Masa Tenisi Birliği (ETTU) Kadınlar Şampiyonlar Ligi’ni kazandı.
Fenerbahçe tarihinde bir ilk, Türk masa tenisinde yeni çağın başlangıcı.
Altınordu 12 yaş altı futbolcuları, U12 İzmir CUP’DA 20 ülkeden 48 takımı ağırladı.
Rüya gibi... On yıl sonranın Dünya futbol yıldızları Türkiye’yi ve geleceğin Türk futbol yıldızlarını tanıdı kucaklaştı, bir sürü güzel anı edindi.
Peki biz ne yazıyoruz?
Pusu, cinayete teşebbüs, yaralama, zanlı, sporu askıya alma, tüfek, saçma...
Evet çok saçma ama burası Türkiye.
Kusura bakmasın kadınlar/çocuklar, burada dipçiğine kadar “delikanlı” sporu var!