Süper Lig’in ilk veya son haftasındaki puanlar arasında bir fark yok ki!.. Aynı rakamlarla yazılıyorlar, aynı özgül ağırlığı taşıyorlar, ister topla, ister çıkar; dört işleme aynı etkiyi yapıyorlar!
Hele transfer yarışı bile “turnuva” haline gelmiş, forma sahibi tüm vatandaşlar gelen-giden çetelesi tutarken, ezeli rakip Galatasaray’ın iki kayıpla başladığı açılış haftası, Cumhuriyet Altını gibi üç puanı cüzdana koymak her şampiyon adayının temennisi, Fenerbahçe’nin hasretiydi; gerçekleşti.
Hatırlayın geçen sezona Ümraniyespor beraberliği ile siftah yapıp, dördüncü hafta Konyaspor’a verilen üç puanı. Ümitler nefes borusuna kaçan lokmalar haline gelmişti.
Bu maç bize öğretti ki, futbol belirsizlikler oyunudur ama gerçekler değiştirilemez! Fenerbahçe bu sezona ve Avrupa’nın üç numaralı kupasına “gömleğin ilk düğmesini doğru ilikleyerek başladı”... Gömlek şimdilik pek fiyakalı değil o kadar. Para bol; yeni modeller yolda!..
Transfer tamamlanıp sistem oturduğunda seyredin siz Fenerbahçe’yi.
Eğri oturup doğru konuşalım!
Transfer sürecinde adeta tersaneye sokulup sökülen topları yerine nükleer başlıklı roketler monte edilen dehşet kruvazörüne dönmüş bir Fenerbahçe karşısında altı ay önce dehşeti yaşamış, ligden soğumuş, nekahat devresindeki Gaziantep’in ne kadar şansı olabilirdi zaten.
İşte bu kadar. 2-1 umulandan çok fazlası.
Konuk takım ofansif ve inatçı bir kadro ve başta Maxim olmak üzere anlaşılamayan bir sinirle gelmişti Kadıköy’e... Maksim 23. dakikada itiraz ve alkışla iki sarıdan atılınca hem Gaziantep’i yaktı hem de maçın hatta Fenerbahçe’nin bile keyfini kaçırdı.
Daha 18 dakika içinde biri Tadic diğeri Szymanski destekli iki seyirlik Dzeko golüyle adeta şov yapan Fenerbahçe, Gaziantep 10 kişi kaldıktan sonra oyunu rölantiye aldı, adeta bilerek soğuttu. Mücadeleyi bıraktı.
Sıcaktan mı, rakibe mi üzüldü, “zaten kazandım” mı dedi bilinmez; Fenerbahçe takımı langırt masasındaki futbolcular gibi sadece iki yöne hareketli yarı sabit hale geldi uzun süre. Dzeko bile peynir ekmek gibi goller kaçırmaya başladı. Tadic durdu.
Maçın sonuna kadar çok aradılar sonra o kaybettikleri dakikaları. İlk yarı bitmek üzereyken önce Fenerbahçe’nin hakem tarafından verilip ekranda izlendikten sonra iptal edilen “gri” bir penaltısı vardı. Ama devre bitmeden asıl sürpriz geldi:
Gradel’in kullandığı serbest vuruşu Arda’nın kaleye göndermesi ve Altay’ın içeri tokatlayıp skorun 2-1 yapması, futbolun “travma yaşamış zayıf rakip, eksik bile olsa, sen oynamadığında kalende gol görmen sürpriz değildir” uyarısıydı.
Neyse ki, hakem Bitigen ikinci yarı başındaki Fenerbahçe penaltısını çaldı, izledi, onayladı da ilk haftadan hakem-VAR tartışmaları ertelendi. Ama Tadic’in penaltısını Batuhan çıkardı.
Tadic’in penaltılarında doğru tarafa yatan kalecinin kurtarma şansı yüksek zaten. Tam el hizası. Adam avlanırken modern silah kullanmayan avcı gibi şans tanıyor karşısındakine sanki!
İsmail Kartal ikinci yarıya Mert Hakan yerine Zajc’ı alıp başlamıştı, son yarım saate ise sakatlanan Becao ile Samet’i ve Dzeko’nun arkasındaki Szymanski’i çıkarıp yanına Batshuayi’yi koydu.
Çünkü 70 dakika on kişi oynayan Gaziantep karşısında Kadıköy’de 2-1 galibiyet kolay kolay kabul edilemezdi tribünler tarafından. Önde oynayan Fenerbahçe’nin topa son dokunacak daha fazla ayağa ihtiyacı vardı, en hazırı Batshuayi idi. Artık canını dişine takmış rakip kalesini öyle korudu ki, hiç fark etmedi.
Tuhaf maçın 23. dakikasında Gaziantep eksilmiş ama direncini kaybetmemiş, Fenerbahçe’nin ise anlaşılmaz bir şekilde temposu, organizasyonu, kazanma arzusu, uçup gitmişti. Geriye bir tek üç puan kaldı açılışta kazanılmış.
Ne denir Fenerbahçe’ye?.. Eh işte!..