Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kadıköy’deki ilk maçta sert ve defansif rakibe karşı statik forvetle 3-1 kazanmasına karşın hayli zorluk yaşamış Fenerbahçe, deplasmanda takım halinde akıcı ve etkili oynamayı başarınca, Maribor’u rövanşta kolayca saf dışı bıraktı.
Hem de rakip tribünleri çileden çıkartacak kadar kolayca.
Peki neydi tribün olayları başlamadan önceki 66 dakikada Fenerbahçe’yi akıcı, etkili, üstün kılan? Sadece kalite farkı mı?
Hayır! Birincisi “ilim”… İkincisi “İrfan”!
Daha doğrusu kaledeki ve kanattaki iki İrfan(lar).
Deplasman başarısını getiren “futbol ilminin” birinci göstergesi, İsmail Kartal’ın ilk maçtan aldığı dersle Dzeko’yu dinlendirip orta sahada Zajc ve İsmail’e, Szymanski’i katmasıydı en başta. Her Fenerbahçe hücumunda Zajc’ı gizli santrafor gibi mutlaka pozisyonun içinde tutmasıydı. Kadıköy’de yenen golün kahramanı Osayi’i kulübeye çekip Maribor’un yırtıcı sol kanadını sağda Ferdi ile karşılamasıydı. Topa sahip olmayı doktora tezi gibi sahaya koymasıydı.
Bitmedi… Fenerbahçe’ye kazandıran “ilim” aslında Tadic’e doğuştan verilmiş bir hediyeydi. Zeka, görüş ve müthiş bilek sahibi adam, belki de son kez denenmek için arkasına sol bek konmuş Oosterwalde’i bile neredeyse zorla oynattı! Onun mükemmel fiziğine futbol katmak için uğraşmakla yetinmedi, müthiş pasları ve uzun Fenerbahçe toplarını önde tutmasıyla, maça önde basarak başlayan rakibin taktiğini geçersiz kıldı. Attırdı attı, babaları yapmazdı takım arkadaşlarına onun yaptığını!
Fenerbahçe’yi yücelten “İrfanlar”a gelince…
Onlardan iki tane vardı. Birincisi, gittikçe performansı yükselen, daha doğrusu asli ve olması gereken performansına ulaşan sağ öndeki İrfan Can. İsmail Kartal’ın verdiği güvenle bir kademe daha öne gitti Maribor deplasmanında. Oynadı ve oynattı. Fenerbahçe’nin topu gezmeye çıkardığı, rakibin topa dokunamadığı 15 ile 17. dakikalar sonunda İrfan Can’ın kendi başlatıp kendi bitirdiği pozisyonda attığı gol Maribor’un tüm umutlarını bitirmediyse, 31. dakikada kaledeki İrfan Can’ın kurtardığı penaltı mutlak bitirmiş olmalı. Penaltı kötü kullanılmış olabilir ama son ana kadar yatmayan İrfan Can yüzündendi büyük olasılıkla. Maçı durduran olaylardan sonra İrfan Can’ın kurtardığı bir de yüzde yüz gol var ki, refleksin ansiklopedik tanımıydı.
Olayın özü, kaleci İrfan Can, bir bakıma kaleci Altay’ı emekli(!) etti Maribor deplasmanında ve kendisini Ferdi ile adaşı sağ kanattan sonra üçüncü “yerli” olarak İsmail Kartal’ın kafasına kazıdı.
Ancak, Fenerbahçe’nin keyfine limon sıktı Moribor taraftarı.
Maç tribündeki olaylar nedeniyle 66. dakikadan sonra durup yarım saat sonra ancak Fenerbahçe taraftarları stat dışına çıkarılınca başladıysa, bunun sebebi Kadıköy’deki ilk maçın ilk yarısına bakıp tur için ümitlenmiş Maribor taraftarlarının yaşadığı ağır hayal kırıklığı ve kızgınlıktır. Yanyana oturup maç izleyen Fenerbahçe taraftarı değil, oraya gelip olay çıkaran ve İrfan Can’ın kafasını nişanlayan Maribor taraftarıdır.
Stat dışında Fenerbahçelilere biber gazı sıkmak ise Slovenya emniyetinin terbiyesizliğidir.
Şirretlikle olmuyor işte… Maç yeniden başladığında en güzel cevabı Szymanski ile Tadic kalitesinin rakip ağları silkeleyen rüzgarından ve 0-3’ü gösteren skor tabelasından aldılar sonuçta.
Evet… Bu düzeylerde kalite avantajı bizim takımlardaydı.
Lakin Twente ile birlikte o lüks bitti. Seneye hiçbir takımımızın yok zaten.
Yükseklerde rüzgar sert olur.