“Otokritik” tamam da… “Otoiftira” fazla ama!.. Açık söyleyeyim, hiç de kendimize yakıştırdığımız gibi, “pusuda bekleyen, ön yargılı, gaddar kelle avcıları” değiliz teknik direktör konusunda… Ne biz ne siz!..“Otokritik” tamam da… “Otoiftira” fazla ama!.. Açık söyleyeyim, hiç de kendimize yakıştırdığımız gibi, “pusuda bekleyen, ön yargılı, gaddar kelle avcıları” değiliz teknik direktör konusunda… Ne biz ne siz!..Hele yabancılara!.. Bakmayın siz “yabancı teknik adamlar taraftarı yok diye topun namlusunda yaşar” safsatalarına. Yahu burası turistin beş yaşındaki çocuğunu “şakır şakır yabancı dil biliyor diye” üstün zeka sanan, Antalya’da tatil yapan yabancı tır şoförüne filozof muamelesi yapan temiz kalplerin ülkesi.Tam tersi… Biz biliriz ki, Milli Takım hocasının bizden biri olması -teknik/taktik/öğreti bağlamında “ekstra” faydalar sağlamasa da- zaman zaman hocanın kişisel bekasını geri plana iten genle gelen ülke sorumluluğu, halden anlama avantajı, motivasyon kolaylığı ile harmanlanıp ideale yaklaşır. Lakin yabancıya hak etse de de etmese de onlara artı bir saygı vardır çoğu zaman.Hele Milli Takım’a imza attığından beri dört maça çıkıp hiç yenilmemiş 20. yabancı milli hocamız Stephan Kuntz gibi “Akaretler adresli” eski bir dosta, ilk kaybettiğinde veryansın gidip “git” demeyiz kolay kolay.Yani… Ay Yıldızlı futbol takımımız Avrupa’nın futbol ekollerinden birini evinde deviremeyip Katar’a veda ettiği için başlamadı Stephan Kuntz koordinatlı “hocasavar salvosu”.Ortada bir “hedef” varsa o da sayın Kuntz’sa, sebebi biz değiliz; Stephan Kuntz’un ta kendisi…Kendi etti kendi buldu.Daha doğrusu “kumar oynadı” kaybetti.İşin ilginç tarafı, ona bu kumarı oynattıran ne bizim baskımızdı ne de elindeki kadronun zorlaması.Nereden çıktı 3-4-3?.. En kritik dönemeçte, en ağır rakibe, üstelik deplasmanda yeni sistem öyle mi?Denenmemiş ve tepeden inme!Bazen insanlara olur böyle… Fark yaratmaya çalışırken çarşafa dolanırlar. Eskiler “huzur azgını” derler böylelerine… En çok da az mesai ile çok para kazanan insanlara olur.“Üçlü defans” dedik ya… “Yahu bırakın rakamları” ukalalıklarını duyar gibiyim. Siz gidip onu ilk yarıda az daha birbirlerine toslayacak stoperlere anlatın. Sorumlu olduğu alanı savunup kullanamayan, çünkü sorumlu olduğu alanın sınırlarını belirleyemeyen “ezbersiz” orta sahalara izah edin.Yeteneksiz oldukları için mi?Hayır. Yeni oyuna alışacak zaman bulamadıklarından. Bir hazırlık maçında bile denememiş olduklarından.Zaten “üçlü defans kaybettirdi” diyen yok… Uygulayacak adamların melekesi önemli.Penaltı gole dönseydi Ay-Yıldız kazandırabilirdi bile. Burada önemli olan Milli Takım teknik direktörü Stephan Kuntz’un kumar oynama ihtiyacı; hatta cüreti.“Ne hakla” diye sorarlar adama… Ki, bizden önce futbolcular sormuşlar galiba!Maçtan sonra “bu takımla gurur duyulmalı” diyen Stephan Hoca, o takımın teknik direktörleri ile ne kadar gurur duyduklarını biliyordu bal gibi.Futbolcular “riske girmeyelim” diye uyarmışlar önceden… Kuntz “sorumluluk bende” demiş. Düşük yoğunluklu kavga gürültü çıkmışmaçtan sonra. Çünkü acı çekmiş çocuklar. Ve acılarını ifade edip sebep olanı da söylemişler. Duymasa bile kulakları çınlamıştır sayın Kuntz’un.Burak Yılmaz, sadece penaltı kaçırdı diye mi Milli Takım’dan affını istedi?Normaldir… Bizim ekrandan anladığımızı sahanın içinde bizzat yaşamış adamlar ve genç yaşlarına rağmen her biri istese futbolun kitabını yazar.Ortada, gala gecesi aktörlerin rollerini ve repliklerini değiştirmeye kalkan bir yönetmen, oyunu kurtaramayan oyuncular var.Peki neden?Hayatın doğal akışı, bir beden büyük Portekiz ile çok da başarısız sayılamayacak Kuntz dönemindeki rutin mücadeleyi yinelemek, ya sahaya koyulacak fazladan performansla kazanmak ya da deplasmanda ezilmeden alınacak bir mağlubiyetle Dünya Kupası ümitlerinden vazgeçmekti.Kimse de Hoca’ya yüklenmezdi.İşte burada her futbolcu/teknik direktör gibi Stephan Kuntz’un da damarlarında dolaşan “kariyer hırsı, gelecek kaygısı, kahramanlık sevdası” ortaya çıkmış olmalı -ki, bunlar ancak ülke sevdası ile dengelendiğinde yıkıcı değil yapıcı hale dönüşebilir ve yerli hoca isteyenlerin ırkçılıkla suçlanmaktan korktukları için söylemekten çekindikleri gerekçedir- attı zarları Kuntz.Portekiz’i yenersek “Kuntz dehası” konuşulacaktı… Anlamı; derin bir tatmin hissi yanı sıra, Hocanın ayakları altına serilecek bambaşka bir futbol dünyası.Ama kaybettik… Şimdi; Kuntz hatası.Kim ödeyecek ki bedeli? Stephan Kuntz tabi…Milli Takım deney tüpü mü, deneme tahtası mı? Ne malumdu çocuklar bildiği gibi oynasalar kazanamayacakları? Tamam riskegirmeyen başarılı olamaz ama riske girip başaramayan da bedelini ödemeli.Şimdi biz neden insafsız/kıyıcı “hocasavar” bataryası oluyoruz anlamıyorum!