Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Trabzonspor ve Fenerbahçe gibi hem yarışın göbeğinde hem de futbolun hakkını veren iki takım arasındaki mücadelede ev sahibi favoridir tabi...
Tribünlerin enerjisi ile Trabzonspor’un tempolu/coşkulu oyunu aynı frekansı tutturursa, yarın Fenerbahçe’nin işi çok zordur ama bu kritik karşılaşmanın hangi sonuçla biteceğini tayin edecek olan Fenerbahçe’dir!
Daha doğrusu Fenerbahçe’nin tercihleri belirler sonucu…
Çünkü, Trabzon’daki futbol probleminde “değişken” Fenerbahçe.
Trabzonspor’un oynadığı futbol “fiks menü” gibi her daim hesaplı ve doyurucu; Fenerbahçe’ninki “alakart”… Yani bazen tadından yenmedi, kimi zaman bedeli ile lezzeti dengeli olamadı.
En büyük handikap, Fenerbahçe futbolunun geçen hafta itibarıyla zirve yapmış olması.
Evet… Fenerbahçe’nin bir hafta önce şahane oynaması, Trabzonspor karşısında dezavantajı.
Neden?
Futbolda “iyi oynamak” bir rütbe değil ki, temelli senin olsun, inmesin çıksın… Bir hafta sonra unvanına güvenip aynı ritmi tutturamazsan evdeki bulgurdan da omuzdaki apoletten de olursun.
Ya da rakibe göre esnetip rötuşlamazsan.
Fenerbahçe, Trabzon’daki karşılaşmaya Başakşehir maçının üçüncü devresi gibi başlarsa, kaybeder açık söyleyeyim. Coşku, sürat, istek iyidir ama aynı özellikleri “tarz” edinmiş Trabzonspor’un sahasında “intihar” anlamına da gelebilir bir yandan.
Birincisi “Her Yer Kadıköy” değil…
İkincisi, Trabzonspor Kadıköy’deki kurgusu bozulmuş, dizilişi değişmiş Başakşehir değil. Fenerbahçe’nin her an hata yapabilecek defansına karşılık müthiş bir forvet hattı var.
Trabzonspor’u sahasına hapsetmek, kanat bağlantılarını kesmek, orta sahasını oyundan düşürmek, maçı tek kaleye çevirmek mümkün mü?
Değilse, Kadıköy’ü unutup yeni koşullara yeni planları olmalı Fenerbahçe’nin.
Fenerbahçe öncelikle Trabzonspor’un “kazanmak zorunda olan taraf” duygusunu avantaja çevirmeli, oyunu tutmalı, hatta sahaya 6/8 numara ağırlığında defansif bir tercihle çıkmalı.
Yanal’ın talebeleri maçı rölantiye çevirdikçe tribünlerin baskısını kendilerinden çok ev sahibi takım hissedecek, telaşa düşecektir.
Bu çok önemli… Çünkü Trabzon’daki müsabaka hafta başı yaşanan demeç savaşları yüzünden gergin geçmeye adaydır. Sadece taktik savaşı değil, bir “tık” ötesi, sinir harbine dönme ihtimali var maçın. O zaman hangi taraf kendini tutamayıp kart görmeye başlarsa onun kazanma ihtimali erir. Hele kırmızı kart… Görenin işi biter.
İki takıma da ilk emir “kart görmek yasak” olmalı.
Fenerbahçe maçı son çeyreğe kadar gol yemeden götürebilirse ve illaki kazanmak istiyor bunun için riski göze alabiliyorsa, ofansif takviyeler yapabilir kalan dakikalarda. Ki, bir benzerini yaptı Başakşehir karşısında.
Erken bir gol yese bile bu taktiği korursa, farkın artmasına engel olup yine son çeyrekte şansını deneyebilir Fenerbahçe.
Aslında Trabzon’da alacağı beraberlik “kayıp” anlamına gelmiyor ki Fenerbahçe için. En zor deplasmandan yarıştan kopmadan dönmüş olur.
Başka seçimler de var tabi…
Özgüveni yükselmiş Ersun Yanal’ın “Trabzon Galibiyeti” ile “en büyük benim” diyebilmek için gözünü karartıp rakibe baskı emri vermesiyle, maçın “gol düellosuna” dönmesi de bunlardan biri…
İhtimaldir ki, “Trabzonspor” isminin karşısındaki rakam daha büyük olur o zaman.
Sonuçta, Fenerbahçe ne isterse o olur yarınki maçta.
Lakin seçenekler arasında üzeri “büyük zafer” şekeriyle kaplı, içi zehir gibi “mağlubiyet tercihi” de var!
Karar Ersun Yanal’ın.