Harikaydılar gerçekten!.. Sadece sahadaki alan ve zamanın tek sahibi, oyunun tartışmasız hakimi, tempo, baskı ve akıl üreten, adeta tek kale oynayan Fenerbahçeli futbolcular değil, 5-0 kaybetmelerine karşın direnmeye çalışan, en azından Başakşehir kadar kolay teslim olmayan Rizesporlular da harikaydı.
Futbol, duygularına hakim olamayıp sevinçten ağlamış olmalı Kadıköy’de!Harikaların istisnası, hakemler ve VAR odası.
Fenerbahçe’nin galibiyet serisinden, farklı skorundan bağımsız, anlatır mısınız ne yapmak istiyor bu hakem takımı?
Hayır… “Fenerbahçe’nin 3 penaltısını göz göre göre yediler” demiyorum. Lakin, ortada somut bir durum var:
39. dakikada Fred asist yaptı, Dzeko Fenerbahçe’nin ikinci golünü attı. Olaya VAR el koydu. Taa pozisyonun başında, Fenerbahçe yarı alanında Osayi’nin topu kazanırken elle teması ortaya çıktı. Gol iptal edildi. Sabah kahvaltısında hakeme sinkaflı laf etmiş duyumu gelseydi Osayi kırmızı kart bile görebilirdi yani!
İyi… Ama iki dakika önce Syzmanski Rizespor ceza alanında sırtına yediği omuzla pozisyondan düşerken VAR neredeydi? En azından seyrettirmesi gerekmez miydi hakeme? İkinci yarıda Fred’e yapılan hamlenin, ceza alanında Rizesporluların eline dokunan topun, Tadic’i yere seren çelmenin muhtemel penaltı olarak bir tanesi bile kontrol gerektirmez miydi?
Fenerbahçe nasıl olsa atıyor boş ver penaltıyı mı diyorlar nedir? Ama bilsinler, biriktiriyordur Fenerbahçe. Gün olur, dosyalar masaya konur.
Maça gelince… Zaten golle başladı Fenerbahçe. Üçüncü dakikada ilk atakta golü buldu. Sonra yağmura doymuş sahanın ağırlığı kramponların drenajı ile boşalana kadar biraz duraklama dakikaları ve ardından inanılmaz bir Fenerbahçe baskısı vardı.
Boks maçı olsa hakemin sayması gerekirdi Rizespor’a… Tam anlamıyla grogi durumdaydı misafir takım. Mesela maçın bir 30-35 arası var; durmak bilmeyen sağlı sollu yumruklar yağıyor sanki. Fenerbahçe bastırıyor, şutu çekip pozisyonu tamamlıyor, dönen topu kazanıp yine bastırıyor. Çünkü her işi müthiş senkronize halde yapıyor. Aksayan yok, tekleyen yok, kaytaran yok.,
Baskı yaparken Rizespor orta sahasını da kilitliyordu ev sahibi. Böylece olası geçişleri başlamadan durduruyor, topu çok çabuk geri kazanıyor, hücum tekrarlıyordu.
Hangi birini sayalım… Doğru yerleri dedektörle bulur gibi hisseden ve hep orada olan Fred, gol atmadığı zamanlarda rakip stoperleri sırtına alıp Syzmanski’ye İrfan’a gol koridorları açan Dzeko, ustalığını tevazu ile gizleyerek önce takım için çalışan Tadic, ideal uyumu yakalamak üzere olan Becao-Djiku tandemi, takımın motoru Ferdi, taraftar tarafından sigaya çekilip gerçek formuna döndürülen İrfan Can, her rakibin kabusu Dzeko, en yaratıcı bek Osayi, hangi birini…
Ne yapsın ligin “başaltı” kategorisindeki Rizespor. Baskıyı, hızı seven, gol bölgelerine en çok ve en kalabalık gidebilen İlhan Palut ekibi? Açıkçası, her devrede Fenerbahçe yarı sahasına birer kere gelebildiğine şükretti. Çünkü kaleden çıkmak Fenerbahçe’nin amansız baskısı yüzünden zor, orta saha kapalı, mecburen tercih edilen kanatlar çıkmaz sokak gibi işe yaramazdı. Çaresiz Rizespor, Fenerbahçe pozisyonlarını savundu durdu.
Farklı mağlup oldu ama Rizespor da Rizesporlular da Fenerbahçe ile “farkı fark edip” üzülmemeli. Bu Fenerbahçe, Aralık sonuna kadar oynayacağı maçlarda muhtemelen 5-0’ı bile aşar.
Bravo Fenerbahçe, bravo İsmail Kartal… Futbol birikimi, seçimi, tercihi, oyun planı bir yana, Kartal’ın “bravosu” kişisel hümanist sükuneti ile zaferleri bile abartmadan ligin tansiyonunu dengelediği için en başta.