Tarık bin Ziyad, Endülüs’e İslam hakimiyetini mühürlemiş Berberi asıllı Emevi komutandır ki, Akdeniz’in nizamiye kapısı Cebelitarık Boğazı’nın adı kendisinden gelmiştir.
711 yılında Avrupa’ya taşıdığı İslam’ın şok dalgaları, üç asır sonra Endülüs Emevi devleti yıkılıp yedi asır sonra Araplar İspanya’dan çıkarılıncaya kadar sürmüştür.
Ve komutanın stratejisi adı kadar ünlüdür:
Yedi bin kişilik ordusuyla Afrika’dan Avrupa sahillerine çıkınca ilk işi gemileri yaktırmak olmuştur.
Neden?
Askerin geri dönüş umudu kalmasın diye.
“Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman. Nereye kaçacaksınız?”
Tarık Bin Ziyad tarafından “atalarının genlerine iz bırakılanlardan” biri de Vitor Pereira. İspanyol değil ama İber yarımadasından. Yani bizden daha iyi bilir Berberi komutanın stratejisini.
Nitekim; Fenerbahçe’nin “Tarık Bin Pererira”sı oldu kendisi!
Cayır cayır yakıyor gemileri 3-4-3 için.
Caner gitti, gidişine hayret edilecek pek çok adam sırada. Ozan, İrfan Can ve Mert Hakan gitmese bile kulübede oturacaklardan. Oysa, sistemde “muhtemel” bir geri adım atılırsa hepsi aranacak adamlar. Hele Ozan takımda tek dripling ile top taşıyabilen ki, Fenerbahçe üçlü savunma oynadığında bile gerekli. İrfan Can, Mesut’un alternatifi. Mert hakan joker gibi. Lakin tümü “sistem” kurbanı!
Savunmada da aynı kıyım…
Hoca “üçlü savunmadan geri dönüş yok” deyince bir sürü “kıymet” safra…
Ne diyelim; Allah muhtaç etmesin. “Olmuyor bu defans ile” mırıldanmasının başladığı tarih sadece Pereira’nın sonu olmaz, Fenerbahçe’nin zirvesinde fırtınalar koparır. En büyük koltuklar sallanır.
Karamsarlık değil...
Sebep-sonuç ilişkisi!.. Sezon başlayacak, soru işaretleri olduğu gibi duruyor hala.
Mesela, Dinamo’nun forvetleri ya eşit sayıda iniyorlardı Fenerbahçe kalesine, ya bir fazla. Baskı yapıldığında top kayıplarının bu kadar çok olduğu bir takımın üçlü savunma ile oynaması kumardan farksız şimdilik.
Sezon başı “topun ağzından dönüp” takımda kalan Zajc ve Gustavo olmasa risk katlanacak. Sürdürülebilir mi?
Mesut Özil’in hep gazı köklemesine ihtiyaç var. Önde baskının ilk şartı bu. Çünkü Mesut’un yazacağı senaryo dışında belirli bir metni yazıp ellerine tutuşturmamış Pereira. Ama Mesut’un klası ile fizik gücü örtüşmüyor bir türlü. Oysa Pereira’nın önde baskı sistemi için raket gibi ayağa sahip olmak kadar rüzgar gibi atlet olmak da gerekiyor.
Orta sahanın, forvetin kanatları çakma.
Yeni alınmış Caulker’i “elden çıkarıp” ele güne eğlence olma bedeline transfer edilen -1.92’lik boyuna karşın tay gibi koşan- Koreli stoper ve henüz adı konmamış santrafor, önü ve arkayı toparlarsa ancak “normali” tutturacak Fenerbahçe’nin yeni sistemi.
Eğip büken futbol kim bilir ne zaman?
Evet “zaman”!..
Ama şampiyonluk averajla gelip giden bu ligde ilk puanlar da sonuncular kadar önemli ve daha önemlisi iki-üç maç bile beklemeye tahammülü kalmadı Fenerbahçelinin. Ses çıkarmayan düdüklü tencere gibi patlamak üzere. Skor tabelası tatmin etmezse homurtu başlar ve Pereira “olağan şüpheli” sistemden vazgeçmek zorunda kalır.
İşte o zaman, bir de geriye bakacak ki Fenerbahçe, gemiler yanıp kül olmuş. Kimi gitmiş, kimi küsmüş.
Tarık Bin Ziyad’ın büyük kumarı “düşeş” geldi diye, “gemiyi yakanın yolu açılır” kuralı yok ki.