Yaş kemale erdiğinde manavdan iki kilo sabun istemek “aman çürüklerinden verme” diye pekiştirmek ayıplanacak bir şey değildir...
Beden de zihin de eskir zamanla.
Yardımcı olmak, geleceğin yaşlılarının boynuna borçtur.
Genellikle iyice düşünsün diye biraz zaman tanınır ağabeye... Olmadı sebzeleri tek tek gösterir manav.
Kaldı ki, yanlış cümleler kuran, daha doğrusu cümlesinden demek istediğinin tam tersi anlamlar çıkan nice gençler var.
Yaşa bakmaz; doğaldır.
Galatasaray Başkan Yardımcısı Nasuhi Sezgin’i istifa aşamasına getiren süreç alışverişte yaşansaydı esnafın da sorumluluğu vardı... Maç sonu demeç verirken meydana geldiği için muhatabı gazetecilerin sorumluluğunu es geçemeyiz dayanışma adına.
Hani turizmde erken rezervasyon için bir reklam var… Adam kiralayacağı eve erken rezervasyon yaptırsa ne kadar indirim alacağını soruyor; emlakçı genç anında “pardon, rezervasyon derken” sorusuyla kibarca “saçmalama” karşılığı veriyor...
Bu kadarını bile esirgedi Nasuhi Bey’den bizim meslektaşlar!
Bırakın “empatiyi”, “yardımcı olmayı”... Asıl kendi işlerini de eksik yaptılar.
O mikrofonların ucundaki gazetecilerden bir tanesi “pardon, bilerek kaybettik derken” diye niye atılmıyor?
Yanlış cümle değilse yılın haberi.
“Nasıl yani”, “kim yaptı”, “buna şike demezler mi” diye dalmak gerekmez mi?
Belli ki, bizim arkadaşlar da “bilerek kaybettik” cümlesinin “bildiğiniz nedenlerle kaybettik” anlamında söylendiğini kabul etmiş ya da dinlemiyorlar bile.
Allah insana manavın da gazetecinin de iş bilenini, şefkatlisini versin.
Nasuhi Bey’in istifasına gelince...
Olay medyaya ham haliyle yansıyıp “düzeltme” geç kaldığı için elbette istifa etmeliydi sayın Sezgin.
“Kastı aşan” değil kast etmek istediğine takla attıran bir “hata” yaptığını bilerek, gönülden inanarak söylüyorum bunu... İstifa etmeliydi... Ve Galatasaray Kulübü “kabul etmiyoruz” demeliydi.
Ama Galatasaray yönetimi o istifayı reddetmeyerek hem vebal altına girdi hem de sorumluluk aldı.
Vebal Nasuhi Sezgin’in vebali... Hatasını açıkça kabul edip kişisel ve kurumsal onur adına gereken jesti yapan koskoca Galatasaray Kulübü Başkan Yardımcısı’na acemi spiker muamelesi reva mı?
Sorumluluk ise Galatasaray’ın davranışından çıkan sonuçlarda:
Soruyorum şimdi; Sayın Sezgin’in istifasını “sırrımızı ifşa ettin” diye mi kabul etmiş oluyorlar?
Öyleyse devamı savcıların işi.
“Yakamıza gerçekle ilişkisi olmayan bir itham yapıştırdın” diye istifa etmesini istedilerse bu nasıl “yarım yamalak” istifa?.. O nasıl kulüp?.. Böyle bir iş yapan kişi bir daha kulübün önünden geçebilir mi?
Aslında... Herhangi bir kulüpte ikinci başkan böyle algılanabilir mi?
Son ihtimal olarak, istifa ve onay “bildiğiniz nedenlerle maçlar kaybettik” yerine “bilerek maçlar kaybettik” şeklindeki konuşma hatasının bedeli diyelim...
Çok ağır.
O zaman adam kalmaz ekranda maçla ilgili konuşacak; yabancı yönetici transfer etmek gerekir.
Neresinden baksanız en az Nasuhi Sezgin’in hatası kadar büyük bir hatadır Galatasaray’ın yaptığı. Üstelik spontane değil düşüne düşüne.
Demek ki, ifadesine yansımasa da “nöronları tekleyen” daha çok vatandaşlar var Galatasaray yönetiminde.
Hem de son mal varlıkları satıldığı süreçte!