Galatasaray’ın şampiyonluk isteyip istemediğine, kulübü seçilmiş başkanın mı yoksa kayyumun mu yöneteceğine, idari ve mali kaos ortamının yıkıma mı demokrasiye mi katkı yapacağına Galatasaray Genel Kurulu karar verir!
Sadece en yüce organ Genel Kurul...
Tıpkı Fetö’cü eski futbolcularını kucaklamak mı dışlamak mı gerektiğine verdikleri ve “aidat ödemediler” bahanesiyle apar topar değiştirilse de tarihe geçmiş karar gibi.
Bize ve milyonlarca Galatasaray taraftarına halt yemek düşer yani!
İbra skandalına toplam üye sayısının yüzde on beşi katılmış, katılanların yarısından fazlası ama toplam üyenin yüzde sekizi karar almış; fark etmez... Şampiyonluk ihtimali varken Genel Kurul yönetimi ibra etmeyip kayyum ihtimalini ortaya çıkardıysa, demokratik haklarıdır; saygı duymak lazım.
Benim sözüm “her felakette bir hayır vardır” tevekkülü ile adeta sinekten yağ çıkarır gibi “kaostan şampiyonluk uman” ve buna geçmişten örnek bulan optimistlere...
Evet, geçmişte de borç harç şampiyon olmuştu Galatasaray ama o devrin “motivasyonu” ve “kahramanları” biraz farklıydı...
İşin normali ve futbolun kuralları, yüzlerce parametrenin etkilediği şampiyonluğun, idari ve mali kaos gibi dev bir sorunla birlikte anılmasından aklı başında her insanı men eder.
Bakmayın Fatih Terim’in, “şampiyonluk kaçarsa bahane hazır” diye Hürriyet Gazetesi yazarı İbrahim Seten’e kızmış gibi görünüp “biz mazeret arayacak zihniyette insanlar mıyız” demesine...
Bir hafta sonra, evinde Malatyaspor ile yenişemediği kupa maçı ardından o da itiraf etti:
“(İbra meselesi) Muhakkak ki bir rahatsızlık verecek hem oyunculara hem bize. İlk başlarda oyuncu tarafında bir endişe söz konusu oldu. Sonra yönetim gereğini yaptı.”
Yani, Galatasaray’ın sahibi Genel Kurul öyle bir iş yapıyor ki, kapının önüne koyarak onuruyla oynadığı yönetim, Galatasaray şampiyonluk yolundan kopmasın diye onlara rağmen elini taşın altına koyuyor, çare bulmak zorunda kalıyor.
Sahi... Kim bu Galatasaray’ın sahibi?
Tuhaf Genel Kurul kararları için yanıt hazır:
“Bir avuç azınlığın kararları”...
Valla Güney Afrika Cumhuriyetinde de beyazlar azınlıktı ama sittin sene canına okudular çoğunluğun.
Nicelik bir yere kadar önemli. Büyük ve kapsayıcı amaç uğruna bir araya gelmiş insanların içindeki “o amacın dışında niyetlere sahip” örgütlü azınlık kadar tehlikeli bir şey yoktur.
Neden?.. Çünkü herkesin enerjisini emer, kendi amacına kullanır. Kalabalıklar neye hizmet ettiklerini bilmeden onlara çalışır.
İbra meselesiyle ortaya çıktı ki, “lisecilik” şeklinde ifade edilen “teşkilat” etrafında kümelenmiş Galatasaraylıların gözünde “kulüp, takım, şampiyonluk” gibi öncelikler asla birinci sıraya sahip değildir. En iyimser bakışla ikinci sıradan başlayıp aşağı doğru iner. Belki üçüncü sıradan... Birinci öncelik “teşkilattır”!
O zaman...
Galatasaray taraftarları ne oluyor?
Dekor mu?.. Figüran mı?.. Lisecilerin ilahi hedefi için örgütledikleri kitleler mi?
Elbette hayır.
Onlar art niyetleri olmayan, ve art niyetten pek anlamayan sevdalılar.
Galatasaray’ı kollarlar, şampiyonluk isterler.
Ama saf değiller. Okuyorlar alt metinleri...
Ve biliyorlar yapmaları gerekeni:
Aynen Güney Afrika Cumhuriyeti’nin gerçek sahipleri gibi mücadele etmeleri gerek, sevdalarını “fıtratı gereği patron olduğunu” düşünenlerin elinde oyuncak etmemek için.
Galatasaray’ın bu sezon kaybedeceği şampiyonluk, gözlerini iyice açar belki.